İnsanların kendi psikolojik hastalıkları varsa, insanların oluşturdukları daha büyük oluşumların, mahallelerin ve devletlerin de kanımca psikolojik hastalıkları var. Mesela ABD aleni olarak devamlı korku altında olduğundan, devamlı şüpheci olduğundan paranoyak bir devlet, Almanya durup durup alakasız bir yerde çıldırdığından `tourette sendromu` sahibi, türkiye'nin de dikkat dağılımı sorunu var. Bir gün kürt açılımı ile doluyor sokaklar, berberler "valla ben açılmayın diyorum denizde cocuklara, basbakana diyemiyorum" diye konuşuyor, öbürsü gün "sınır kapimizi aciyormusuz" a donuyor hadise, cem garipoglu yakalanmiyor, venezuela'da chavez karsiti gosteriler düzenleniyor, adanademirspor alenen komunizm propagandasi yapiyor.. dikkat bir orada bir buradayken gündemine milli takim arasi veren tek avrupa ülkesi biz olmaliyiz. bugun dünya sampiyonu olsak cem garipoglu ile süreya bey bi de yaprak dokumunden ferhunde halay ceker kimse de "evi kondun resmen bravo!" demez. her şey unutulur.
işte bu ahval ve şerait içinde 4-2 biten ve kayseride oynanan Türkiye - Estonya maçından vaziyet ve manzara-i umumiye: ispanyollara iki maçta da yenilmiş, bosna hersek'in 4 puan berisine düşen, fikstur olarak da felaket durumda olan, ama yine de televizyonlarinda milli maçlar yaklasinca onlarca milli takim temali reklam verilen bir ülkeydi Türkiye. Milli maç kayseride oynanınca, memleketin diğer büyük illerinden homurtular yükselmişti tabi. Bizansın cocuklar öfkeliydi bu anadolu açılımına. tüm maçlar istanbulda yapilmaliydi, futbol istanbulda oynanmalıydı.. Eh istanbullular anadoluyu bu kadar umursamazken, 100 sene önce padişah'in umursamamasini nasil anlamiyorlar bilmiyorum. genel bir sorunu bu sanırım istanbul'un. bir olay istanbulda olmazsa o olayin gerçekliğini, ve buna deyip değmeyecegini sorgulamaya basliyorlar..
her neyse maç tüm bu düşünceler altında oynanmaya baslamis, kayserililer iftarlarini yapip stada doluşmaya başlamışlardi ki estonya akdeniz'e bakan kaleye doğru bir atak geliştirdi. ankara malatya otobani tarafindaki kaleye gol atmayi bekleyen 70 milyonluk türkiye halki 7. dakikada kalesinde defans hatasiyla golu görüyordu. golu atan oyuncu soguk bir rus gecesinde paltosu ile dolasan bir gogol kahramani gibi isme sahipti "Voskoboinikov".. stat hoporlorlerinden "golumuuuuuz 8 numara....." şeklinde bagirilmiyor, o taraftarlarin "voskoboinikov" derken telef olmamalari saglaniyordu. maçtan sonra bu sag duyudan ötürü, estonya kayseri elçisi ahmet balaban (her ile estonyali elçi gonderirsen estonyada adam kalmaz, ondan outsourcing yapilmis) stat yetkililerine teşekkür edecekti..
türkiye'nin defansi paspal bir görüntü verse de ilerde müthis adamlar vardi. arda, emre, tuncay mükemmel paslar yapiyor, sercan ilerde alenen henry hamurundan geldiğini gösteriyor, hamit net ortalar aciyor, kazim kazim ise atv'nin yeni yayin dönemi dizileri reklamlari altinda kalip oynadigini türk halkina göstermiyordu. tak elveda rumeli, tak adanali derken adamin futbolunu izleyemedik..(sercan mactan sonra "sagolsun arda abi kaleye vurdu, bana da dokunmak kaldi, benim gol atmam degil mühim olan takimin kazanmasiydi, ama ben de ilk golumu attim tabi haliyle sevincliyim" diyordu)
türkiye baskıyı kurunca, önce tuncay, arda'nın muhtesem statik oyunu ile verkaça giriyor, ve çok şık bir golu estonya aglarina birakiyor, ardindan arda sag kanattan getirdiği topu kaleye cakiyor, kaleciden donen topu 18 içinde sercan tamamliyor ve milli oluyordu. ankara'nin neredeyse tüm kirmizi plakalilari maçta olduğundan protokol kurallari dahilinde bir sevinç yasaniyor, estonya başkanına, sag elin avuc icini gosterip ileri geri oynatan bir kişiye "ayip yenge var adamin yaninda" denilerek uyariliyordu. maç 2-1 olmuş, norveç'ten de gol haberi gelmiş, iddaa kuponlari tutunca bir grup kayserili taraftar mutluluktan ucmaya baslamisti. bu arada ara verilmiş, diyarbakirda polise taş attiklari için içeri alinan cocuklar, stat ışıkları ile büyülenmişlerdi.cocukların taş degil de top atmalarini saglamaya calisan kuruluşa da şuradan selam cakabilirsiniz http://www.ba-ran.com/yetenek-avcilari/
15-20 dakika sonra takimlar sahaya ciktiklarinda, türkiye milli takimi devre arasinda tulumba tatlisi yemiscesine agirlasmisti. gobeklerini oksayip "soda var miydi ya?" demelerine az kalan bu kitleye "Vassiljev" golu ekleştiriveriyor, kale arkasinda bir kiz cocugu gol yedigimiz için ağlamaya basliyordu. annesi kizi "bi daha yemicez, aticaz hatta" diye sakinleştirmeye calisirken, gercekten bir daha gol yemeyecegimizi o ufak kiz gorecekti. 8. kornerimizdi ki arda hamit'in açtığı ortanın kaleci tarafindan karsilanamayacagini gördü ve ekleştiriverdi kafayi. 3-2 olmustu bile hemencecik. dedigim gibi defansimiz kötü olsa da forvetimiz amansizdi üstelik kazim'in üstüne dizi reklamlari binmeye devam ediyordu. fatih terim daha fazla buna dayanamayip kazim'i oyundan aliyor, halil kornerden hemen önce oyuna giriyordu.
(kimi kayserili taraftarlar petrol ofisinden alinan takim bardaklari gibi yanyana dizilip objektiflere poz veriyorlardi)
9. ve 10. kornerimizi de attigimizi spiker firat bey ilan ederken (hayir bay firat, profesyonel futbolda 15 kornerde 1 penalti diye bir şey yok. lütfen saymayi birakiniz!) tuncay çok şık vucut calimlari ile penalti noktasinin oradan kaleye şutunu cakiyor ve macin skorunu belirliyordu, türkiye: bosna hersek macindan 3 puan cikartirsan umutlanir - estonya: cok calistik ama rakibin usta ayaklarina engel olamadik.fotograflar milliyet.com.tr den.
3 yorum:
vaay sanal reklam :)
Eston halki ofkeliymis. Turkler maci "ayak oyunlariyla" kazandi diyorlar aslkasjdfjsdf
spiker: evet Türkiye'de oyuncu değişikliği...Gökhan kenara doğru geliyor... Su aldı...:S!
Yorum Gönder