2011 trabzonspor - galatasaray: 0 - 3

Pazar, Aralık 11, 2011 zaman: Pazar, Aralık 11, 2011


bir aralik gününde, memurlarin maaş almasına 4 gün kalmisken trabzon'un kömür kokulu avni aker stadında oynanan ve 90 dakika sonrasinda galatasaray'in üstüste kazandigi 4. musabaka olan maçtır..

hafta içi iki takım için de hareketli geçmişti.. trabzon lille deplasmanina gitmişti.. "lille güzel şehir ama paran olacak ağa! 2500 euro verseler yaşanır burada!" muhabbetleri içinde takimlar sahada yenisememiş, italya'dan da inter galibiyeti gelmeyince tüm kuponlar yatmis, ve trabzon uefa'ya dönmüştü.. aslında kagit üstünde bir basari olsa da beklentileri yükseltince bu bir üzüntüye dönüşmüştü.. türk takimlari içinde, sampiyonlar ligine ilk katilmalardaki tüm rekorlari kirmisti trabzonspor. istanbul takimlari ve bursaspor birakin puan almayi , gol bile atamadiklari ilk katilimlarda trabzon kafaya oynamisti zira.. ama işte olmamisti..

öteki taraftan galatasaray hala fenerbahçe'yi yenmenin sarhoşluğunu kutluyordu.. maçın sonrasinda arabasiyla zafer turu atmaya çıkan zorbilmez ailesinin reisi "faruk zorbilmez" daha bu sabah "afyon sandiklidayim gelin beni alin" diyerek ailesini aramisti..

trabzondaki bu buruk havanin içine galatasaray geldiğinde trabzon halki maça bilenmisti. tüm hayal kirikliklarini, tüm vazgecişlerini bu maçla üzerlerinden atacaklardi. kayserispor maçından beri galip gelemeyen trabzonspor galatasaray'i taraftariyla yenecekti. trabzonsporlu taraftarlarin maçtan evvel kahvelerde, otobus duraklarinda, iş yeri ve okullarda konustuklari tek konu vardi: trabzonu satip gidenleri yuhalamak.. bu ugurda tam tamina 6 senedir pideci cirakligi yapan "selcuk" antreman olsun diye mahalleli esnafi tarafindan yuhalanmisti 3 gün boyunca..

fatih terim kazanan kadroyu bozmuyor, engin'in cezasi gecmesine rağmen emre çolak'i kesmiyordu. engin başta buna üzülse de "kafa" "baş" gibi kelimeler kendisine hatirlatilarak üzüntüsü itina ile giderilebilirdi..

velhasil maç bu ahval ve serait içinde başladi. yurdun kahvehanelerinde daha maç paralari toplanmamisti ki elmander topu trabzon aglarina birakiyordu.. meshur taktik catanaccia'yi bulan teknik direktoru `herrara`'nin "günlerce maç için plan yaparsin, kafanda taktikler üretir, maçı hayallerinde yüzlerce kez oynarsin. bir sonuca varirsin. sonra maçın 2. dakikasinda bir gol yersin ve tüm taktik uçar" kelami, tüm entel futbolseverlerin kulaginda yankilaniyordu..

galatasaray ilerde basiyor trabzon ise toparlanamiyordu.. trabzonlu oyuncularin suratinda mahmut hoca tarafindan cezaya birakilmiş hababam sınıfı psikolojisi okunuyordu.. "bize de bir gün kader güler, güler inşallah" psikolojisi bir tek colman'i etkilememis görünüyordu. garibim bir o yana bir bu yana koşuyor, arkadaslarina "allahini seven forvete gelsin ya" diyordu..

ilk yari tam 1-0 bitecek derken, ceza yayinin önünde bir serbest atis oluyor, topun basina selcukla melo aynı anda geliyor, melo'nun bir pandomimciyi aratmayacak "anam da sag koseye caktim" kosusu tolgayi yaniltiyor, selcuk da yanilan tolganin sagindan topu aglara birakiyordu.. devre 2-0 biterken tribunler hala topa melo'nun mu yoksa selcuk'un mu vurdugu konusunda tartisiyor, hatta foroz'da tv'den net tekrari gelene kadar küfürlesme bile yasaniyordu, konuyla ilgili olarak..

ikinci yariyla birlikte diger kanalda umutsuz ev kadinlari dizisi de basliyordu.. bir cok evde "bu maç burdan çevrilmez" düşüncesi hakim oldugundan kanal çevriliyordu.. hoş trabzon'un gol atmaya niyeti falan yoktu. elmander boyna gol kaçırıyordu bunun aksi olarak.. ama maçın kırıldıgı nokta zokora'nin haksiz bir kirmizi kartla oyundan atildigi pozisyondu..

nasil yapilmali, buna nasil care bulunmali bilmiyorum ama rakibe kart gördürtmeye calismak kesinlikle yasaklanmali.. zokora'nin melo'ya yumruk falan atmadigini,elinin kazara oraya yükseldigini bördük. o kazara carpmayla o kadar kivranmaz delikanli adam.. oyle kivranirsa hakem de gösterir kirmizi kartini işte.

her neyse, ceyhun galatasaray formasiyla benim bildigim ilk golunu eski takimina atarken maç 3-0 bitiyor ve galatasaray besiktas beraberligi sonrasinda zorlu 4 maçı 12 puanla geçiyordu.. dahasi bu 12 puan'i semih gibi, emre gibi oyuncularla aliyordu..

2011 galatasaray - fenerbahçe : 3 - 1

Çarşamba, Aralık 07, 2011 zaman: Çarşamba, Aralık 07, 2011

hamd olsun hürmetli sultanimiza ki 2 senedir yenme muvaffakiyetinde bulunamadigimiz fenerbahce cemaatini yendigimiz musabakadir... mal bulmuş mağribi gibi sevinçliyiz yalan değil.. üstüne bir de ezici bir futbolla galibiyet geliyorsa çalsın sazlar, oynasin kızlar..

maçtan evvela, okullarda, iş yerlerinde, metrobuste, kahvehanelerde "maç ne olur?" muhabbetleri dönerken tüm galatasaraylilar galibiyet konusunda iddiali ama illa ki akillarinin bir köşesine "çok da iddiali olmayalim yarin sokağa çıkmaya yüzüm olsun" diyorlardi.. zira biz ne derbiler görmüştük ki galatasaray en iddiali olduğu zamanda bile mağlup ayriliyordu sahadan..

lig tv kameralari maçtan evvel stat çevresinde dolaniyor ve aşına olduğumuz eliyle 5 yapan insanlari, "biz bu maç için duisburgtan geldik, galatasaray'a güveniyoruz!" diyenleri, bi elinde pide diğer elinde üflendiginde "booo" diye ses cikartan aparatiyla, pelerin yaptigi bayragi ile dolasan cocukları gösteriyor ve skor tahminleri aliyordu.. stat'a giden metro bozulmuş, deplasman tribunune de galatasaraylılar doldurmustu.. buradaki tribunlere oturan 17 yaşındaki ferhat "şampiyon fener" diye bagirip tüm dikkatleri üzerine çekiyor lakin olay gençliğine veriliyor gerginlik büyümüyordu..

ali sami yen'den şeklen bin kat daha güzel olup, ruhen binlerce kat eksik olan stat gelin gibi maça hazirlanmişti ama işte deplasmana gelen taraftarlar eksikti.. futbolun marka değeri adına, futbolun en kutsal şeylerinden soyutluyorlar ya bizi bu üzücü.. hiç bir fenerbahçeli ve hiç bir galatasarayli galatasaray/fenerbahce deplasmanini yasamadan gercek galatasarayli olamazken bu hakki elimizden almalari acidir..

her neyse saatler 1930'u gosterirken takimlar sahaya çıkıyor, tam o sirada 600 liralik bilet alanlarin bulundugu yere sabri geliyordu. kadrolar aciklandiginda sabriyi kadroda gormedigi için "kesin kazandik" diyen bu zengin taraftarlar 2 sira önlerinde oturan sabriyi birbirlerine gösteriyor ve paranin saadet getirmedigine bir kez daha kanaat ediyorlardi..

aykut hoca kafasinda maçı defalarca oynamisti.. galatasaray once canavar gibi saldiracak, fener bu ataklari dindirecek sonra ataga cikacak selçuk kaleyi buldugunda vuracak ve top kendiliginden aglara gidecekti.. hep böyle olurdu çünkü.. galatasaray saldirir, atkinson, johnson, selcuk vurur top kendigilinden aglara giderdi..

ama bu sefer oyle olmadi. 2 forvetle ve sagda kazim solda emre ile saldiran galatasaray ardi ardina pozisyonlar buluyor ama sakallari ile canli bombaya benzeyen "küfür ederseniz vallahi de kendimi de bu stadi da patlatirim" diyebilecek sekilde duran volkan, toplara gecit vermiyordu.. yurdun değişik yerlerinde ve bilhassa uşak'in eşme ilçesinde "ye anasini satayim bunu ye bari!" sesleri kahvelerden çıkıyordu.

muhtesem yüzyil tvlerde başladığı sirada galatasaray akin akin fenerbahce kalesine geliyor ama memleketin kizlari bunu goremiyordu.. bu kizlar maçtan sonra sosyal medyada "en büyük cimbom" yazacak kizlar olacaklardi.

her neyse, dakikalar 33 ü gösterirken sağ kanattan ceza alanina giren eboue yobo'yu ekarte ediyor ve volkan'ın apış arasindan golu atiyordu.. fil dişi'nin yerel dillerinde "beşlikten attim" diye bagirarak arkadaslarina kosan eboue'nin sevincine kimse ortak olamazken, fatih terim'in kapşonu gözlerinin önüne düşüyor, gecici körlük teknik heyeti korkutuyordu..

fenerbahçeliler olayi anlamamisti.. yine de fenerbahçe maçı dondurebilirdi.. yedek kulubesi zengindi ve dahasi samandira'nin harika bir berberi vardi.. yobo, stoch, caner gibi isimler buna emindi.. her ne kadar stoch'un saclari edirne keşan'da "çük kafali" olarak nitelendirilese de sahsim adina saclari begendim..

nonda'dan sonra fener'in yedigi ikinci bir siyahi goluyle senlenen galatasaray taraftari cok gecmeden bilica'nin "anam top nerde?" serzenisi ile elmanderin topu aglara gondermesi ile cosacak ve ilk yariyi "üc üc üc üc" sesleri ile bitirecekti..

devre arasinda herkes muhtesem suleymana kitlenmisken, fenerbahce soyunma odasinda gözler kapida olacakti.. daha gecen sene degil miydi o aziz baskan bir hisimla devre arasinda içeri girerdi.. primlerden bahsederdi, yenilirlerse olacaklardan bahsederdi, konusur da konusurdu ve ikinci yari bambaska cikardi fener? yoktu işte..

ikinci yari bu hengame içinde başlıyordu.. emre ve bienvenue oyundan aliniyordu.. hoş bienvenue oyunda miydi 45 dakika boyunca emin degilim.. ama yine de aliniyordu işte oyundan.. yerine stoch ve semih giriyor fenerbahce etkili ataklar düzenlemeye basliyordu.. hatta bir noktada stoch'un topu direkten bile dönüyordu..

ama işte nedense fenerbahce'nin sansi tutmuyordu bu sefer.. hep fenerlilerin attigi "uzuvlarla gol" bu kez galatasaraylilar tarafindan, melo tarafindan atiliyor ve melo golunu pitbul hareketi yaparak kutluyordu.. sevdigine küfür eden antepliler "uuuşt kopek" diyerek melonun sevincine ortak oluyorlardi.

bu dakkadan sonra maç bitmişti.. geri donmesi icin aykut'un klubede degil sahada, ridvan'in ntv studyolarinda degil aykut'un yanında olmasi gerekiyordu.. müjdat'i, semih'i, oguz'u ara ki bul ayrica..

velhasil dönmüyordu da maç. son dakikada alex bir gol atiyordu ama galatasaray ünal aysal'in baskan oldugu ilk fener maçını fener bahçeyi ezerek kazaniyordu.. bir galatasaray'li olarak şu espri ile kapatmak isterim geceyi "maglubiyete kizan fenerli arkadaslarimiz, angry birds oynasinlar.. insani rahatlatiyor