(iyi yolculuklar kardeşlerimiz, paris ve apostolis)
maçtan önce bira içmek : 10 euro ıslandığı için beline bağladığın ama oradan düşen tişortun: 20 euro takımının 3 gol yediği maçı izlemek: 35 euro birlikte tezahurat ettiğin, 3 gün önce ölen tribun arkadaşların için 13 dakika susup sonrasında şarkılar söyleyip, onların adına yazılan afişi tutmak: paha biçilmez..
mastercard taraftarlardan para kazanmaya başladığı gün böyle bir reklam yapabilirdi sanirim. uefa kriterlerine uymayan cehennem "Apostolos Nikolaidis stadının" 13. kapisindan girmemişti yoncalar belki ama, bu saygın adamlar ayin 14'ün bir trafik kazasında ölen kardesleri için kocaman bir poster yapip üstüne "iyi yolculuklar kardeslerimiz, paris& Apostolis" yazmıslardı. Galatasaray takımı da süper bir incelikle maça "acınızı paylaşıyoruz" posteri ile çıkıyor, daha ilk dakikadan yunan kardeslerimizin kalbini kazaniyordu. Tabi futbol bu kalp kazanmak adına yapılan bir spor değil. maçı yağış altında, ve garip bir atmosferde galatasaray kazanıyordu.
(yoncaların antrenoru ile galatasaray'ın antrenoru eski kanka olduklarindan rijkaard'ın selamun aleykümüne, ten cate aynen "ve aleyküm selam" diyerek karsilik veriyordu)
Böyle zamanlarda insan bambaşka şeyler istiyor açıkcası, platini heysel'de ölenler için, o penaltıyı atsın istiyor, kamerun'a vivien foe için kupa verilsin, alpaslan dikmen için galatasaray şampiyon olsun istiyor.. ama işte futbol kalp kazanmak için oynanmıyor..
velhasıl düdük çalındığı an tüm dünya sorunları, cem garipoglu dahi, unutuluyor ve yeşil cimde kamuflaj giymiş panathinaikos takimi ile galatasaray'in mucadelesi 6 hakem'in gözetmenliğinde başlıyordu. şahsen ben kendimi sınav zamanı haddinden fazla hoca'nın başlarında durduğu lise son ögrencileri gibi hissettim. hatta bir an orta hakem'in baroş'u daha önceki hakem'i aldatmalarından dolayı yerinden alıp "sen, hakan baltanın yerine geç, hakan balta sen baroş un yerine" şeklinde yerlerini değiştireceğini bile düşündüm.
(bu iki takımın kaderi ortak, ikisinin de avrupa basarilari var en büyük rakiplerinin yok, ikisinin de paraları yok en yakin rakiplerinin var, ikisinin de stadı yok olimpiyat statlarında rezil oluyorlar)
(bu iki takımın kaderi ortak, ikisinin de avrupa basarilari var en büyük rakiplerinin yok, ikisinin de paraları yok en yakin rakiplerinin var, ikisinin de stadı yok olimpiyat statlarında rezil oluyorlar)
.bu düşünceler içerisinde, henüz 5. baroş'un sol taraftan yerden ortaladığı topu, marinos adli bir levent "ay aman" diye uzaklaştırmaya çalışıyor, top elano'nun önüne düşünce, brezilyalı cezayı kesiyordu..
ilk yarının bundan sonrasinda baroş bir iki gol kaçıracak ama genel olarak, bank asya ligi'nde tipi yüzünden hiç zorluk cekmeyecek olan "Salpingidis" bol bol ofsayta düşecekti. saclari seyrelmiş, hafif gobekli bu golcunun ismini saffet yap aynen kardemir karabükspor'a monte et, 1 hafta sonra karabük'ün yerel gazeteleri "gol makinesi saffet, taraftara soz verdi" diye haber yapsinlar.. ilk yarı böyle biterken leo franco arka taraftaki yardımcı hakemi lafa tutuyor "şimdi misal veriyorum, misal olsun.. misal top geldi carpti sana ama yani mesela.. girdi kaleye o gol oluyor mu?" şeklinde sorular soruyor, soruları ikinci yariya cikana kadar bitmiyordu.. "mesela şimdi ben sana carptim diyelim görmedim, noluyo o?"
(kulakliktan zeki müren "gok yüzünden yalnız gezen yıldızlar, yer yüzünde sizin kadar yalnızım" dese nasıl hislenir, nasil aglar o kale arkasi hakemi)
ikinci yarının başlama dudugu calmisti ki santrada topun olmadıgı farkedildi. top gelince galatasaray bu sefer oyuna baslayabiliyordu. her gecen dakika panathinaikos taraftarları daha cok ciplaklasiyor ama daha ikinci yarinin başında baroş'un elano'nun pasi ile kaleciyi de çalımlayıp attığı gole değil gate 13, amigo orhan bile engel olamazdı sanırım.. arkasından 1 on dakika sonra galatasaray sabri'nin sevdiği noktalardan bir serbest vuruş kazanıyor, topun üstünden keita atlıyor, yarim dakika sonra pana'li oyuncuların "noluyor?" bakislari altinda elano topa vuruyor, top defans oyuncusuna 35 metreden carpip kaleciyi yaniltip aglara giriyordu.. galatasaray 3-0 a ulaşmış, `gate 13` kendi kalecisini isliklamaya baslamisti ki topun da canının olduğunu bir kez daha idrak ettik. bu gün topun canı panathinaikos golu olmak istemiyordu. şutlar kaleyi sıyırıyor, direkten dönüyor, franco çok şık kurtarışlar yapiyor, girmiyor da girmiyordu.
galatasaray bu arada baroş ile kaçırmaya devam ediyordu. maçın başında "15 dakikalik emre" sakatlanip oyundan cikinca ugur oyuna alinmis, arda ve barış değişiklikleriyle de nonda yine oyuna girememişti o yüzden baroş kaçırıyordu işte.. 78. dakikada panathinaikos'lu golcü saffet bu kez ofsayt'a düşmüyor ve franco'nun solundan topu aglara gönderiyordu. meşaleler yakiliyor, kaleciyi yuhlamalar bitiyordu ama panathinaikos 2. ve 3. golu bulamayarak kendi sahasinda avrupa ligine kötü bir başlangıç yapıyordu.
(soldan saga, ugur, caner, serdar, barış, nonda, arda... evet nondayi sadece zekiler görebiliyor!)
hülasa galatasaray'i zorlayacak, büyük rakip daha gelmemisti. godot'u bekler gibi bekliyoruz o rakibi.. gelsin de şöyle bir maç yapalim, bir heyecanlanalim, aman diyelim gol atamadik berabere mi bitecek, "son dakikalara dikkat etmeli gol yersek kötü olur" diyelim, hakem'e (6 sından birine) "hakem bitiiiir" diye bagiralim.. ama işte panathinaikos da o arzulanan degilmiş.. gilberto silva kötü bir futbolcuymus, cisse bu takimin olmazsa olmazıymış.. (hakan ünsal'a kocaman selam ederim)
bu arada maçın fotografları milliyet.com.tr den ve bi yunan sitesinden. unuttum şimdi hangi site olduğunu. kaldı ki bana kızacaklarını sanmıyorum..
5 yorum:
Arkada$im nerdesin sen ya? Yazi gelsin, yorum yazayim da uyuyayim diye bekledim, sahur vakti geldi. Uyuyamam artik. Bundan sonra Galatasaray'i Fotomac'tan takip edicem kusura bakma...
Neyse, ben sozluge yazidigim yorumun aynisini buraya da yazicam:
"galatasaray'in bol defansli, hafif kontra atakli ve biraz da $ans ile koparttigi mactir.
bu arada yil olmu$ 2010, galatasaray hala ciddi bir rakiple rerörerö."
ahahha çok güldüm ya yine. hakemin yer değiştirme olayı süperdi
kusura bakma dostum.. hep şu yazıyı cevirmeye ugrastim.. sonra mutsuz oldum "iyi yolculuklar kardeslerim mi? daha tasakli bişi yazamamislar mi?" dedim..
Ya ben biraz makaraya alayim falan dedim ama olen taraftarlari tekrar du$ununce icim acidi be. Ayrica macta en cok Leto'dan tirstim ben, zira bu adam liginde gayette etkili bir adam, bildigin defansi dagitiyor yani.
Pankarti sen kafana gore cevirseydin ya edebi medebi bi$iler. :)
stajyer hakemin saha kenarında beklemekten sıkılıp ara sıra "beyler adam lazım mı?" der gibi sahaya ufak ufak girip, top gelirken hemen dışarı kaçması da görmeye değerdi.
eline sağlık, keyifli bir yazı olmuş.
Yorum Gönder