Galatasaray Eskisehir maçı olayları

Pazartesi, Eylül 28, 2009 zaman: Pazartesi, Eylül 28, 2009

Resim

eksi sozlukte kent yorumu nikli arkadastan tekzip gelmiş:


"selamlar..

olaylarda varmıydınız bilmiyorum ama..
eskişehir otobüsünden inen kitle meşle sokağın altına gelip yukarıya taş fırlattı.. sonra koşunca geriye takılan vitesler eşliğinde gayrettepe polis karakolunun içine sığındılar.. o an bile taş fırlatmaya devam edip geri çekildiler.. isteseydik çıkamazlardı ordan çünkü karakolun içine kadar girdik. otobüsten inip deplasmana geldiklerinde giderleri varsa atarlarıda olucak yada paşa paşa gelip gidecekler.. biz barışa en sadık tribünüz ama kendi mekanımızda ezilmeyiz. sonra gelen3 otobüs aşşağı dahi inemedi. eğer inipte artistik yapmasalardı hem kaçmak zorunda kalmayacaklar hemde taşlanmayacaklardı. bu alemi efendi gibi kovalasalar çok daha iyi olur çünkü ikinci devre eskişehirde de kaçmak zorunda kalabilirler.

yani kimse gidip durup durup dururken taş atmadı. ilk inen küfür eden ve taşlayan sonrada kaçan onlardı.

saygı , selam.. sağlıcakla.."

2009 galatasaray eskişehirspor

Pazar, Eylül 27, 2009 zaman: Pazar, Eylül 27, 2009

haber baslik
(simdi söyle, nerdesin sen? oldu mu bırakıp gitmen?)

her zaman bir takim olur. sezon basinda fikstur'ü eline aldiginda "ulen bu takim ariza cikartir" dersiniz.. kocaelispor ligten düştügünden beri bu görevi ele alacak bir takim var o da eskisehirspor.. galatasaray 6 da 6 gitgigi bir sezonda, fenerbahce dün 7de 7 yapmis, besiktas öglen vakti seyircisiz ve futbolcusuz macta ankaraspordan 3 puan almisken, ali sami yen'de nonda'nın attigi ve franco'nun yedigi golle, eskişehir ile 1-1 berabere kaliyordu..

maçtan evvel istanbuldaki eskisehirliler gomleklerinin dügmelerini acip altindan formalarini cikartiyor, sehre eskisehirden gelen eskisehirler ise "vay vay vay" diyerek sehri nevizade bira içerek övüyorlardi. mac saati yaklasirken eskisehir taraftar otobusu taslanmis, hatta eskisehir takim otobusu bile degil galatasaray taraftari olmaya, galatasaray kulubunde sandalye bile olmaya layik olmayan insanlar tarafindan taslaniyordu..

haber baslik
(dünyada bir kaç kulup taraftari ile bu kadar iç içe olmaysa çalışmakta. bu bence mükemmel bir gelişme, her zaman biz futbolcularin isimlerinin yazildigi formalari giymeyecegimizi, onlarin da bizim isimlerimizi sirtlarina yazabileceklerini çok güzel bir şekilde gösteriyor bu foto)

ümit karan aylar sonra ali sami yen'e cikiyor, koray'i kistirarak "abi burdan gidiyorum, kenardan firladi bu. böö falan yapiyo korktum anasini satiim "napion olm sabri" dedim" seklinde anilarini anlatiyordu. galatasaray taraftarlari ısınmaya çıkan ümit orada yokmuş gibi davraniyor, geçen sene vefat eden amigolari alpaslan dikmen i baris manco'nun tipik "sevgilim öldü" (diger aynı konsepteki bir kac sarkisi icin bkz: bugun bayram, nerede) konseptli sarkisi "unutamadim" ile aniyorlardi.. bir amigo'nun resmi olarak kulup tarafindan böylesine anilmasi acaip hoşuma gidiyor benim açıkçası. bu takımın futbolcuların değil, taraftarların olduğunu göstermekte bence..

her neyse saatler 20:00'ı gösterirken ali sami yen'i dolduran taraftarlar ekiplerinin hareketli,konuşur, koşar halde, fotograflarının canlı hallerini görmek için sabirsizlaniyordu. ayhan takim arkadaslarini "abi konusun birbirinizle, bagirin icabinda "arkadaşım lütfen bana pas atabilir misin?" diye uyarin" diye gazlarken hakem cüneyt çakır maçı başlatıyordu..

galatasarayda elano ve baroş yedekken arda ve nonda keita ve kewell ileri dortluyu, ortayi mustafa ve topal, arka beki de sol bekta ugur sagda sabri ortada hakan balta ve servet olusturuyordu. eskisehirspor 3 lü bir forvet hattini mehmet yilmaz, youla, burak ve ümit karan ile oluşturuyor, ümit'in tüm "hocam 4 forvet işte" itirazlarina karşı riza hoca "seni sayma!" diyerek olayi örtbas ediyordu.. daha maçın başında servetin bir hatasi ile ümit karan kale ile çaprazdan karşı karşıya kaliyordu ama bir şey olmuyordu.. 17. dakika civarinda mustafa sarp birden iveşa ile karşı karşıya kaliyor, eski açık'ın çatısına elini kaldirsa degebilcekmiş gibi duran iveşa topu çıkartıyordu..

haber baslik
(ümit karan ve sakal şeklindeki yaşam formu yine gol atamadi)

maç ortada gitse de galatasaray takımı savunmanın gerisine attigi toplari degerlendiremiyordu. eskişehir'in bir kaç atagi da saga sola bakan taraftarin gözlerinden kaçıyor oyun 38. dakikaya girerken 0-0 gidiyordu.. tam bu dakikada mustafa'nin "kime pas aticam ben" cemkirmeleri icerisinde keita topu sahanin tam ortasinin saginda aliyor, "of o ne dönüş be" dedirten bir dönüşle topu önüne aliyor, tam taç çizgisinin üstünde sürdügü topu ceza alanina actiginda eskisehir defansi topu atinca keita fransizca "recevoir, jettent aussi" diye bagirmasina kalmadan nonda golu atiyordu.. ali sami yen'e florya plajindan getirilen kumlarin arasinda top aglara giriyor galatasaray ilk yariyi 1-0 önde kapatiyordu.
Galatasaray - Eskişehirspor (TSL 7. hafta) / 3
(devre arasinda tribunlerdeki kadinlar iceceklerden uzak durmaya calissa da, 70. dakikaya dogru 2 kadinin "bana bir şeyler oluyor" diyerek bayilmasi dikkat çekti)

devre arasinda eskisehirli taraftarlar ile galatasarayli taraftarlar arasinda tezahurat çalma üzerinde bir entelektüel tartisma yasanirken, 15 dakika ersun yanal'in vikviklamalari arasinda geçip gidiyordu.. ikinci yari baslarken arda içinden "2 kişiyi calimlamadan pas vermeyecegim, 2 kisiyi calimlamadan asla" diye tekrarlarken, eskisehirsporlu sanırım youla'nın şutu hakan balta'ya çarpiyor, francoyu kontrada birakan ve boşa çıkan topu mehmet yilmaz aglara gönderiyor, akabinde çocuklar gibi seviniyordu.. tribunlerde tipik "şampiyon oldular! sanki sampiyon oldular bu kadar seviniyorlar!" cemkirmeleri gelirken galatasaray bu dakikadan sonra duruyordu eskisehir spor burak ve ümit'i oyundan cikartip tek forvete dönüyor galatasaray nedense doldur boşalt gibi bir şeyler oynamaya basliyordu. mor formalilarinin mor suveterli teknik direktoru rijkaard oyuna aydin ve baroş'u aliyor tercüman mert çetin'in halt yemesi oldugunu düsündügüm bir sekilde, ugur sol kanatta, balta ortada, keita sagda arda ortada, servet forvette, sabri de hakem olarak oynuyordu..


Galatasaray - Eskişehirspor (TSL 7. hafta) / 15
(büyük futbolcular, 1 maç kötü oynayabilir, 2 maç da kötü oynayabilirler ama 3. maçta muhakkak iyi oynarlar. onlari büyük yapan budur. arda ise daha ne yazik ki büyük bir futbolcu olduğu anları keita'nin sirtindayken yaşıyor şöyle büyük bir forma bulsa "yarisi arap yarisi beyaz, büyük futbolcuyu kim görmek ister, aman hamileler görmesin çocuklari düşer" diyerek kumpanyalarda iş yapabilir)


son dakikalarda keita karate kid'den ögrendigi bir şut ile topu aglara göndermeye calissa da top aglara gitmiyor, galatasaray antalya spor'un 3 puan kaybettigi bir haftada berabere kaliyordu..

hülasa enfes bir musabakada istanbulun mor aslanlari 2 puani sahaya cikan onbirin garipligi, arda ve kewell'in form düşüklüğü, aydin gibi sonradan oyuna giren bir oyuncunun kiytiri oynamasi ile birakiyordu.. bunun yaninda riza çalimbay gerek ilk dakikalarda enerji varken ilerde yaptigi presle (galatasaray'i bu sene şansı olmadan durdurabilecek tek takim cigerli bir takimdir) gerek ikinci yaridaki basarili kapanmasi ve el sakasi ile muhtesem bir gece sunuyorlardi bize.. çok temiz çok güzel bu maçta ümit karan'in kulubede sari kart yemesini de es gecmek istemiyorum.. o mutualist yasadigi topsakal gorunumdeki canlidan vazgecmedikce gol atamayacak gibi gözüküyor (bu arada muhtesem tatli,kendi degisiyle kocaman olmus bir evladi var kendisinin.. allah anali babali büyütsün)

2009 panathinaikos galatasaray maçı

Perşembe, Eylül 17, 2009 zaman: Perşembe, Eylül 17, 2009


(iyi yolculuklar kardeşlerimiz, paris ve apostolis)



maçtan önce bira içmek : 10 euro ıslandığı için beline bağladığın ama oradan düşen tişortun: 20 euro takımının 3 gol yediği maçı izlemek: 35 euro birlikte tezahurat ettiğin, 3 gün önce ölen tribun arkadaşların için 13 dakika susup sonrasında şarkılar söyleyip, onların adına yazılan afişi tutmak: paha biçilmez..

mastercard taraftarlardan para kazanmaya başladığı gün böyle bir reklam yapabilirdi sanirim. uefa kriterlerine uymayan cehennem "Apostolos Nikolaidis stadının" 13. kapisindan girmemişti yoncalar belki ama, bu saygın adamlar ayin 14'ün bir trafik kazasında ölen kardesleri için kocaman bir poster yapip üstüne "iyi yolculuklar kardeslerimiz, paris& Apostolis" yazmıslardı. Galatasaray takımı da süper bir incelikle maça "acınızı paylaşıyoruz" posteri ile çıkıyor, daha ilk dakikadan yunan kardeslerimizin kalbini kazaniyordu. Tabi futbol bu kalp kazanmak adına yapılan bir spor değil. maçı yağış altında, ve garip bir atmosferde galatasaray kazanıyordu.

(yoncaların antrenoru ile galatasaray'ın antrenoru eski kanka olduklarindan rijkaard'ın selamun aleykümüne, ten cate aynen "ve aleyküm selam" diyerek karsilik veriyordu)

Böyle zamanlarda insan bambaşka şeyler istiyor açıkcası, platini heysel'de ölenler için, o penaltıyı atsın istiyor, kamerun'a vivien foe için kupa verilsin, alpaslan dikmen için galatasaray şampiyon olsun istiyor.. ama işte futbol kalp kazanmak için oynanmıyor..

velhasıl düdük çalındığı an tüm dünya sorunları, cem garipoglu dahi, unutuluyor ve yeşil cimde kamuflaj giymiş panathinaikos takimi ile galatasaray'in mucadelesi 6 hakem'in gözetmenliğinde başlıyordu. şahsen ben kendimi sınav zamanı haddinden fazla hoca'nın başlarında durduğu lise son ögrencileri gibi hissettim. hatta bir an orta hakem'in baroş'u daha önceki hakem'i aldatmalarından dolayı yerinden alıp "sen, hakan baltanın yerine geç, hakan balta sen baroş un yerine" şeklinde yerlerini değiştireceğini bile düşündüm.


(bu iki takımın kaderi ortak, ikisinin de avrupa basarilari var en büyük rakiplerinin yok, ikisinin de paraları yok en yakin rakiplerinin var, ikisinin de stadı yok olimpiyat statlarında rezil oluyorlar)

.bu düşünceler içerisinde, henüz 5. baroş'un sol taraftan yerden ortaladığı topu, marinos adli bir levent "ay aman" diye uzaklaştırmaya çalışıyor, top elano'nun önüne düşünce, brezilyalı cezayı kesiyordu..

ilk yarının bundan sonrasinda baroş bir iki gol kaçıracak ama genel olarak, bank asya ligi'nde tipi yüzünden hiç zorluk cekmeyecek olan "Salpingidis" bol bol ofsayta düşecekti. saclari seyrelmiş, hafif gobekli bu golcunun ismini saffet yap aynen kardemir karabükspor'a monte et, 1 hafta sonra karabük'ün yerel gazeteleri "gol makinesi saffet, taraftara soz verdi" diye haber yapsinlar.. ilk yarı böyle biterken leo franco arka taraftaki yardımcı hakemi lafa tutuyor "şimdi misal veriyorum, misal olsun.. misal top geldi carpti sana ama yani mesela.. girdi kaleye o gol oluyor mu?" şeklinde sorular soruyor, soruları ikinci yariya cikana kadar bitmiyordu.. "mesela şimdi ben sana carptim diyelim görmedim, noluyo o?"


(kulakliktan zeki müren "gok yüzünden yalnız gezen yıldızlar, yer yüzünde sizin kadar yalnızım" dese nasıl hislenir, nasil aglar o kale arkasi hakemi)

ikinci yarının başlama dudugu calmisti ki santrada topun olmadıgı farkedildi. top gelince galatasaray bu sefer oyuna baslayabiliyordu. her gecen dakika panathinaikos taraftarları daha cok ciplaklasiyor ama daha ikinci yarinin başında baroş'un elano'nun pasi ile kaleciyi de çalımlayıp attığı gole değil gate 13, amigo orhan bile engel olamazdı sanırım.. arkasından 1 on dakika sonra galatasaray sabri'nin sevdiği noktalardan bir serbest vuruş kazanıyor, topun üstünden keita atlıyor, yarim dakika sonra pana'li oyuncuların
"noluyor?" bakislari altinda elano topa vuruyor, top defans oyuncusuna 35 metreden carpip kaleciyi yaniltip aglara giriyordu.. galatasaray 3-0 a ulaşmış, `gate 13` kendi kalecisini isliklamaya baslamisti ki topun da canının olduğunu bir kez daha idrak ettik. bu gün topun canı panathinaikos golu olmak istemiyordu. şutlar kaleyi sıyırıyor, direkten dönüyor, franco çok şık kurtarışlar yapiyor, girmiyor da girmiyordu.



galatasaray bu arada baroş ile kaçırmaya devam ediyordu. maçın başında "15 dakikalik emre" sakatlanip oyundan cikinca ugur oyuna alinmis, arda ve barış değişiklikleriyle de nonda yine oyuna girememişti o yüzden baroş kaçırıyordu işte.. 78. dakikada panathinaikos'lu golcü saffet bu kez ofsayt'a düşmüyor ve franco'nun solundan topu aglara gönderiyordu. meşaleler yakiliyor, kaleciyi yuhlamalar bitiyordu ama panathinaikos 2. ve 3. golu bulamayarak kendi sahasinda avrupa ligine kötü bir başlangıç yapıyordu.


(soldan saga, ugur, caner, serdar, barış, nonda, arda... evet nondayi sadece zekiler görebiliyor!)

hülasa galatasaray'i zorlayacak, büyük rakip daha gelmemisti. godot'u bekler gibi bekliyoruz o rakibi.. gelsin de şöyle bir maç yapalim, bir heyecanlanalim, aman diyelim gol atamadik berabere mi bitecek, "son dakikalara dikkat etmeli gol yersek kötü olur" diyelim, hakem'e (6 sından birine) "hakem bitiiiir" diye bagiralim.. ama işte panathinaikos da o arzulanan degilmiş.. gilberto silva kötü bir futbolcuymus, cisse bu takimin olmazsa olmazıymış.. (hakan ünsal'a kocaman selam ederim)




bu arada maçın fotografları milliyet.com.tr den ve bi yunan sitesinden. unuttum şimdi hangi site olduğunu. kaldı ki bana kızacaklarını sanmıyorum..

Bizi sevenleri üzmeyelim baba

Cumartesi, Eylül 12, 2009 zaman: Cumartesi, Eylül 12, 2009

http://1.bp.blogspot.com/_1U7QTd6LqMI/SS7xQrJCX2I/AAAAAAAAESY/I0cf6390ie4/s400/FilmTacsizKral.jpg

galatasaray kulubunun, metin oktay'in 18 ölüm yıl dönümünde, onu anmak için çıkardığı atkı ve tişortlerin üzerinde yazan repliktir bu. muhakkak ki bu lafın ne olduğunu, neden söylendiğini bilmeyenler olacaktır bu dünyada. o yağmurlu istanbul gününde, bir öğleden sonra tofaş marka aracinin hurda görüntülerini de hatirlamayanlar olacaktır,..

1957 yilinda fenerbahçe ikinci başkanı müslüm bağcılar metinle bir gazinoda buluşur. bi çek uzatır metin'e, "rakamı sen yaz metin" der "yeter ki fenerbahçe forması giy".. metin oktay ise tok olmuştur her zaman paraya, izmirspor'dan da "ya ben ya galatasaray" diyen zengin kızı sevgilisini bırakıp gelmiştir zaten, anında verir cevabi "bizi sevenleri üzmeyelim baba, bizi sevenlere ihanet etmeyelim"

böyledir metin oktay.. ajda pekkan ile "taçsız kral" filminin setinde tanışıp, aşk yaşamaya başladıklarinda, gündüz kılıç tarafından kadro dışı bırakılıp, izmir'e geldiğinde de mersinlili cocuklar kendisinden imza istediğinde kagit bulamayip para cıkartıp onu imzalayan, transfer taksidini aldığı gün, bebek'te turgay (şeren) ile birlikte yürürken gevreklerini denize düşüren bir gevrekçiye tüm transfer taksidini çıkarıp veren de metin oktay'dir...

yıllar sonra futbolu biraktiktan sonra, galatasaray fethi heper için metin oktay'i gönderir eskişehir'e. fethi "ben eskişehirspor'a söz verdim kral, onlar benden cok şey bekliyor aynı durumda sen galatasaray'ı bırakırmıydın?" der, metin tek bir söz söylemez, öper anlından fethi'yi döner geri.. herşeyden önce sevenleri üzmemektir esas..

son olarak 2002 tarihli hakan dilek kitabi "işte öyle bir şey"'den:

babasının ölümü ardından evliliğinin bitişi moralsiz bırakır metin'i. bunlar yetmezmiş gibi bir de askerdeyken kamp dönemlerinde birliğinden alınan izinler dolayısıyla dokuz gün erken terhis olduğu savıyla paşakapısı cezaevi'ne konur, insanın burnuna kötü kokular geliyor. neyse... kral burada "hayatı tanıdım" dediği bir 45 gün "yatar." erken terhis edildiği 9 günün hatırına. çıkışta takımının karagümrük'le oynayacagı maçın kampına katılı maç sabahı gündüz kılıç odasmdadır: "biliyorum çok yorgunsun ama dışarıda binlerce taraftar seni istiyor. çıkıp verebildiğini ver. sen bize çok maç kazandırdın. seni hasretle bekleyen bu seyirciye ne olur bu saygıyı gösterelim." baba'ya "hayır" diyebilmek mümkün mü? çıkıp 3-0 aldıkları maçın iki golünü attı metin.

2009 cimbombomum özel maç yazisi

Cumartesi, Eylül 12, 2009 zaman: Cumartesi, Eylül 12, 2009

asagidaki yazi fanatik maç yazilarinin uslubunda yazilmistir, hatta direk 90larin ortasinda cikan cimbomum dergisi uslubunda yazilmistir.. rahatsiz olacaklardan simdiden özür dileriz, makaraya alip "futbolu boyle gorenler ne kadar da zavallilar aslinda" diye okursaniz mutlu oluruz.. daha altinda esas besiktas maci yorumu var..

(başkanımız taçsız kralımız metin oktay'in atkisi ile poz veriyor. bu atki galatasaray storde sadece 25 lira hadi koşup alalım!)
ne yagmur ne sel ne milli takim farketmez cimbom koyar affetmez! cimbomumuz bugun bazuka baroşumuzun 2 golu ve sarp mustafamızın 1 golu ile ilk kuşunu avladi 3-0...

aslında maçtan evvel kimsenin umrunda değildi futbol. baroşumuz milli takimda 4 gol atmiş, keitamiz 1 gol atmiş kime ne? sulak günler geçiriyorduk, ve insanlar eğlenmek yerine en başından üzülmemeye çalışıyordu. futbol topundan çok kum torbaları samimi gelirken insanlara, ali sami yen, yürekli "evimi basarsa su bassin galatasarayim kartal'a koysun da" diyen 25 bin kusur kişi ile yine de doluyordu. ölen ölmüş, basan dere basmış, kurak statlar yine de bize kalmıştı.maçtan yarım saat evvel futbolcular sahaya çıkarken bundan 18 sene evvel ölen(1 yaklaşık olarak. zira 13 eylüldür ebedi kral'ın ölüm yıl dönümü) taçsız kralımız metin oktay'ın resminin basılı olduğu tişortler ile sahaya çıkıyor ve ellerindeki pankartla metin oktay'ı anıyorlardı. bir baroş, bir keita bilir miydi, anlar mıydı izmirli'nin dediklerini, "bizi sevenleri üzmeyelim baba" lafinin ne büyük bir laf olduğu idrak edebilirler miydi bilinmez ama o gri tişortlerle tribune koşuyordu futbolcular. gima'da ramazan dolayisiyla çok bira içilmemiş, eski açık'ın üstüne bir dam gelmiş, tribunde "abi vodafone'un şeysi çöktüğü için bedavaymiş bugun aramak, ama işte çatıdan çekmiyor ki telefon!" geyikleri dönmüş, saatler 21'i gösterir olmuştu. başkanımız adnan polat tüpçü başkan ile poz veriyordu 25 liraya galatasaray storumuzada satilan atkiyla.

turktelekom'un çocuk portalina üye olan 22 tane cocuk futbolcularin ellerinden tutturulacak, maça öyle çıkılacaktı ki,sabri galatasaray formali bir arkadasin elini cocuk diye tutuyor "abi ben fotografciyim" ikazini alan sabri ses cikarmadan cocuklara dönüyordu. kara büyücümüz keita'da çocukların elini tutuyor, sahaya öyle çıkıyordu.

velhasil maç bülent yildirimin düdüğü ile başlıyordu. 5iktaş tam yusuf, tabata, rüştü ile sahaya çıkmıştı ki galatasara korner atışını kullanmaya karar verdi. gima tarafindaki kaleyi rüştü almıştı ki, arda mustafa denizli'nin alsancakta attığı gollerden birini atmaya çalışıyor, top rüştü'nün "anasını skiim!" bakışları arasinda arka direğe iniyor, sarp mustafamız da oradan gelip golu atiyor sonra da ali sami yen'de görülen en kötü gol sevinçlerinden birini yapıyordu... bu sezon sihirbaz ardamiz kornerleri kullandigindan beri rakiplerimiz 3 korner yerine 1 penaltı olmasını tercih ediyorlardır sanırım.
http://i.milliyet.com.tr/SonDakikaHaberGaleriler/2009/09/12/fft15_mf371141.Jpeg
(mustafa sarp'in aksine kara büyücü keitamiz golden sonra böyle seviniyor "feneri de beşiktaş gibi yiyeceğim" diyordu)

işte mustafa denizli'nin tüm planlarinin puf diye uçtuğu an bu andır. sonrasında beşiktaş saldırıyor, kaptan ardamız milli maçlarda yediği dirsekten dolayi mor gözle etkisiz oluyor, özellikle serdar'ın eh işte oyunu besiktas'a ilerde çok etkin olma şansı tanıyordu. ama galatasaray defansı ve kaleci leo franco aynı türküyü söylüyordu "fincanı taştan oyarlar kartalı da böyle avlarlar!"

ilk yarı galatasaray'in 1-0 lik üstünlüğü ile biterken, ofsaytlarda beşiktaş inanilmaz bir üstünlük kuruyordu. devre arasında çimler hakkinda tribunlerde "insanin yiyesi geliyor" makaralari dönerken, maçın başında açılan "kuş avı sezonu başladı" pankartinin çok eğlenceli olduğu konusunda herkes hem fikirdi.. ayrica mustafa denizli hadi şampiyon yap bizi de de muhabbetlerin içindeydi komiklik olarak.

ikinci yariya beşiktaş tabata ve nihat değişikliği ile başlıyor "abi adam niye satsin ki nihat sakat olmasa!" muhabbeti kapali altta bir kaç dakika "doğru doğru" nitelemeleri ile dolaşiyordu..

60.dakika civarinda baroşumuz oyundan alinacak, kara yılan nondamız oyuna girecekti ki yandan birisi "kara yılan giriyor kara yılan giriyor" diye bağırdı, bunu duyan baroşumuz "yandım allah" koşusu ile ileri cikiyor, büyücü kewel'in arka cizgide arkada sanirim mustafa sarp'a cikardigi topu mustafa sarp plase ile aglara göndermeye calisiyor, rüştü "ah yakaladim, yok iki hamlede kontrol ettim" derken baroş boştaki topu aglara gönderiyor, nonda'ya dönüp "otur len yerine" diyordu.. beşiktaş o dakikaya kadar galatasaray kalesine çok gelmiş, ernst topu eliyle kontrol etmiş, leo franco topu ceza alani disinda ellemiş, yusuf franco'ya uçma pozu verdirtmişti ama nihayetinde topun da cani vardi ve bugun besiktas golu olmak istemiyordu..


(kuş avcısı baroşumuz)

son dakikalarda maestro elano'nun, bügün mükemmel oynayip galatasarayi sirtlayan bizim cocugumuz sabrimiz'in orta actigi yerlerde actigi ama sabri'nin aksine yerine giden ortasini kewell yakin direğe 3-4 metre mesafede tek pasla içeri indiriyor, penaltı noktasi üzerinde baroş sağ ayağındaki topuu sol ayağına geçirip skoru üçlüyordu, kulubede nonda "artizligin luzumu yok" bakislari ile baroş'u süzerken maçtan sonra baroş "valla beşiktaşa koymak benim için de güzel oldu, zaten her sene her sene beşiktaşa en az 2 gol atıyorum, ben atmaktan sıkıldım onlar yemekten sıkılmadı" diyor, yine maçtan sonra açıklama yapan bir taraftar "rijkaard bu takimi 15 haftada sampiyon yapar!" açıklaması yapiyor, arkadaslari tarafindan orucu acmamakla suçlanıyordu.. taraftarlar "şampiyon yap bizi mustafa denizli" diye bagirirken, kuzu rüştü başı önde soyunma odasına gidiyordu..

hülasa galatasarayimiz bu sene şampiyon olacak şimdiden 9 puan fark attik bile kuşlardan birine. diğer kuş da hiç korkmasın onların cezasını da çok acı cektirmeden kesecegiz.

mustafa sarp baroş affetmez
denizli 3-0'i rüyazında bile göremez
galatasarayin eline
bu sene kimse su dökemez

2009 galatasaray besiktas

Cumartesi, Eylül 12, 2009 zaman: Cumartesi, Eylül 12, 2009

Hayat garip bir meşgale. Birşeyleri günlerce planlarsın, her olasılığı düşünür, ona göre önlemler alırsın, kendi yolunu belirlersin, her şey hazırdır, her şey kafanda mükemmel kurulmuştur, ama en başında bir şey olur ve tüm planlar "püf" diye uçup gider. İşte bir gecede daha gördük ki futbol hayata fena halde benziyor, yağışlı bir istanbul gününde istanbulda sihirli bir ali sami yen gecesinde, galatasaray ilk dakikada attigi bir, ikinci yarida attigi 2 gol ve yemediği gollerle 3-0 kazandığı bir musabakadır bugun oynanan.

Aslında maçtan evvel kimsenin umrunda değildi futbol. Sulak günler geçiriyorduk, ve insanlar eğlenmek yerine en başından üzülmemeye çalışıyordu. Futbol topundan çok kum torbaları samimi gelirken insanlara, ali sami yen, su basmayan ilçelerin birinde olduğundani ve evlerini su basmayan 25 bin kusur kişi olduğundan yine de doluyordu. Ölen ölmüş, basan dere basmış, kurak statlar yine de bize kalmıştı.Maçtan yarım saat evvel futbolcular sahaya çıkarken bundan 18 sene evvel ölen(1 yaklaşık olarak. Zira 13 Eylüldür ebedi kral'ın ölüm yıl dönümü) Metin Oktay'ın resminin basılı olduğu tişortler ile sahaya çıkıyor ve ellerindeki pankartla Metin Oktay'ı anıyorlardı. Bir baroş, bir keita bilir miydi, anlar mıydı izmirli'nin dediklerini, "bizi sevenleri üzmeyelim baba" lafinin ne büyük bir laf olduğu idrak edebilirler miydi bilinmez ama o gri tişortlerle tribune koşuyordu futbolcular. gima'da ramazan dolayisiyla çok bira içilmemiş, eski açık'ın üstüne bir dam gelmiş, tribunde "abi vodafone'un şeysi çöktüğü için bedavaymiş bugun aramak, ama işte çatıdan çekmiyor ki telefon!" geyikleri dönmüş, saatler 21'i gösterir olmuştu.

turktelekom'un çocuk portalina üye olan 22 tane cocuk futbolcularin ellerinden tutturulacak, maça öyle çıkılacaktı ki,sabri galatasaray formali bir arkadasin elini cocuk diye tutuyor "abi ben fotografciyim" ikazini alan sabri ses cikarmadan cocuklara dönüyordu.

velhasil maç bülent yildirimin düdüğü ile başlıyordu. beşiktaş tam yusuf, tabata, rüştü ile sahaya çıkmıştı ki galatasara korner atışını kullanmaya karar verdi. gima tarafindaki kaleyi rüştü almıştı ki, arda mustafa denizli'nin alsancakta attığı gollerden birini atmaya çalışıyor, top rüştü'nün "avuta çıkıyor bu!" bakışları arasinda arka direğe iniyor, mustafa sarp oradan gelip golu atiyor sonra da ali sami yen'de görülen en kötü gol sevinçlerinden birini yapıyordu...

işte mustafa denizli'nin tüm planlarinin puf diye uçtuğu an bu andır. sonrasında beşiktaş saldırıyor, arda milli maçlarda yediği dirsekten dolayi mor gözle etkisiz oluyor, özellikle serdar'ın muhtesem oyunu besiktas'a ilerde çok etkin olma şansı tanıyordu. ama galatasaray defansı ve kaleci leo franco aynı türküyü söylüyordu "duriyemin güğümleri kalayli!"(bu noktada bağış erten uslubu yakalamak istedim, "şanı büyük osman paşa" türküsü falan dicektim ki duriyemin gügümlerinin soylenmesini daha eglenceli buldum. servetin falan bu türküyü söylemesi fikri beni benden aldi acikcasi)

ilk yarı galatasaray'in 1-0 lik üstünlüğü ile biterken, ofsaytlarda beşiktaş inanilmaz bir üstünlük kuruyordu. devre arasında çimler hakkinda tribunlerde "insanin yiyesi geliyor" makaralari dönerken, maçın başında açılan "kuş avı sezonu başladı" pankartinin çok eğlenceli olduğu konusunda herkes hem fikirdi..

ikinci yariya beşiktaş tabata ve nihat değişikliği ile başlıyor "abi adam niye satsin ki nihat sakat olmasa!" muhabbeti kapali altta bir kaç dakika "doğru doğru" nitelemeleri ile dolaşiyordu..

60.dakika civarinda baroş oyundan alinacak, nonda oyuna girecekti ki yandan birisi "arap giriyor arap giriyor" diye bağırdı, bunu duyan baroş "yandım allah" koşusu ile ileri cikiyor,kewel'in arka cizgide arkada sanirim mustafa sarp'a cikardigi topu mustafa sarp plase ile aglara göndermeye calisiyor, rüştü "ah yakaladim, yok iki hamlede kontrol ettim" derken baroş boştaki topu aglara gönderiyor, nonda'ya dönüp "otur len yerine" diyordu.. beşiktaş o dakikaya kadar galatasaray kalesine çok gelmiş, ernst topu eliyle kontrol etmiş, leo franco topu ceza alani disinda ellemiş, yusuf franco'ya uçma pozu verdirtmişti ama nihayetinde topun da cani vardi ve bugun besiktas golu olmak istemiyordu..

son dakikalarda elano'nun sabri'nin orta actigi yerlerde actigi ama sabri'nin aksine yerine giden ortasini kewell yakin direğe 3-4 metre mesafede tek pasla içeri indiriyor, penaltı noktasi üzerinde baroş sağ ayağındaki topuu sol ayağına geçirip skoru üçlüyordu, kulubede nonda "artizligin luzumu yok" bakislari ile baroş'u süzerken maçtan sonra baroş "valla arap giriyor arap giriyor dediler, bi garip oldum tabi, hem karim da rüyasinda 2 gol atacagimi görmüş, tabi benim gol atmam değil takimimin kazanmasi önemliydi diyordu." yine maçtan sonra açıklama yapan bir taraftar "rijkaard bu takimi 15 haftada sampiyon yapar!" açıklaması yapiyor, arkadaslari tarafindan orucu acmamakla suçlanıyordu..

hülasa galatasaray hiç bir şey oynamadan, sadece beşiktaş'ın etkili olmasina, gol atmasina engel olarak, ve yeri geldiginde cok net goller atarak 3 puan'i aliyordu.futbol dedigin her maç agresif olacaksin, kazanacaksin demek degil nihayetinde.bazi maclarda bu şekil ayagina gelen firsatlari iskalamamak, ve rakibe pozisyon vermemek ile basarili olacaksin. hepimiz futbol izliyoruz sonucta. devamli agresif futbolla basarili olunsa bucaspor bugun şampiyonlar liginde 2. torbadaydi..(`kemal kılıç`a saygılarımızla)

Maşallah de..

Cumartesi, Eylül 12, 2009 zaman: Cumartesi, Eylül 12, 2009



yeni takım, yeni teknik patron ,yeni başkan,bol yıldız, uyum sorunu falan filan dedik. antin kuntin maçlarda 0-0lık sonuçlar , 1-0lık kısır malubiyet yada gelibiyetler olabilir dedik. Bütün bunlar olsa da bişey demeyiz dedik. Sonuçta artık o formanın yakışmadıgı bir adamı sahada görememek de güzel bişeydir dedik. Amma lakin ki , harcanan 300milyon mudur , yoksa Casillas'ın kirli sakalı mıdır? ugurlu gelen şey nedir tam bilemiyoruz. Bilinen şey, bismillah ilk 2 haftadan 3er 3er sallamaya başladı beyazlılar. Gerçi tarihe baktıgımız zaman, bu beyazlıların şampiyon oldukları sezonlara da ,5. bitirdiği sezonlara da her daim gümbür gümbür girdiğini görürüz. Belkide adettendir olan biten.
Olsun ,maşallah deyin..

2009 türkiye estonya maçı

Cumartesi, Eylül 05, 2009 zaman: Cumartesi, Eylül 05, 2009

(kayseride iftar açılımı)

İnsanların kendi psikolojik hastalıkları varsa, insanların oluşturdukları daha büyük oluşumların, mahallelerin ve devletlerin de kanımca psikolojik hastalıkları var. Mesela ABD aleni olarak devamlı korku altında olduğundan, devamlı şüpheci olduğundan paranoyak bir devlet, Almanya durup durup alakasız bir yerde çıldırdığından `tourette sendromu` sahibi, türkiye'nin de dikkat dağılımı sorunu var. Bir gün kürt açılımı ile doluyor sokaklar, berberler "valla ben açılmayın diyorum denizde cocuklara, basbakana diyemiyorum" diye konuşuyor, öbürsü gün "sınır kapimizi aciyormusuz" a donuyor hadise, cem garipoglu yakalanmiyor, venezuela'da chavez karsiti gosteriler düzenleniyor, adanademirspor alenen komunizm propagandasi yapiyor.. dikkat bir orada bir buradayken gündemine milli takim arasi veren tek avrupa ülkesi biz olmaliyiz. bugun dünya sampiyonu olsak cem garipoglu ile süreya bey bi de yaprak dokumunden ferhunde halay ceker kimse de "evi kondun resmen bravo!" demez. her şey unutulur.

işte bu ahval ve şerait içinde 4-2 biten ve kayseride oynanan Türkiye - Estonya maçından vaziyet ve manzara-i umumiye: ispanyollara iki maçta da yenilmiş, bosna hersek'in 4 puan berisine düşen, fikstur olarak da felaket durumda olan, ama yine de televizyonlarinda milli maçlar yaklasinca onlarca milli takim temali reklam verilen bir ülkeydi Türkiye. Milli maç kayseride oynanınca, memleketin diğer büyük illerinden homurtular yükselmişti tabi. Bizansın cocuklar öfkeliydi bu anadolu açılımına. tüm maçlar istanbulda yapilmaliydi, futbol istanbulda oynanmalıydı.. Eh istanbullular anadoluyu bu kadar umursamazken, 100 sene önce padişah'in umursamamasini nasil anlamiyorlar bilmiyorum. genel bir sorunu bu sanırım istanbul'un. bir olay istanbulda olmazsa o olayin gerçekliğini, ve buna deyip değmeyecegini sorgulamaya basliyorlar..


(estonya'nın 7. dakikadaki golunu voskoboinikov atti (temsili resim))

her neyse maç tüm bu düşünceler altında oynanmaya baslamis, kayserililer iftarlarini yapip stada doluşmaya başlamışlardi ki estonya akdeniz'e bakan kaleye doğru bir atak geliştirdi. ankara malatya otobani tarafindaki kaleye gol atmayi bekleyen 70 milyonluk türkiye halki 7. dakikada kalesinde defans hatasiyla golu görüyordu. golu atan oyuncu soguk bir rus gecesinde paltosu ile dolasan bir gogol kahramani gibi isme sahipti "Voskoboinikov".. stat hoporlorlerinden "golumuuuuuz 8 numara....." şeklinde bagirilmiyor, o taraftarlarin "voskoboinikov" derken telef olmamalari saglaniyordu. maçtan sonra bu sag duyudan ötürü, estonya kayseri elçisi ahmet balaban (her ile estonyali elçi gonderirsen estonyada adam kalmaz, ondan outsourcing yapilmis) stat yetkililerine teşekkür edecekti..

türkiye'nin defansi paspal bir görüntü verse de ilerde müthis adamlar vardi. arda, emre, tuncay mükemmel paslar yapiyor, sercan ilerde alenen henry hamurundan geldiğini gösteriyor, hamit net ortalar aciyor, kazim kazim ise atv'nin yeni yayin dönemi dizileri reklamlari altinda kalip oynadigini türk halkina göstermiyordu. tak elveda rumeli, tak adanali derken adamin futbolunu izleyemedik..(sercan mactan sonra "sagolsun arda abi kaleye vurdu, bana da dokunmak kaldi, benim gol atmam degil mühim olan takimin kazanmasiydi, ama ben de ilk golumu attim tabi haliyle sevincliyim" diyordu)

türkiye baskıyı kurunca, önce tuncay, arda'nın muhtesem statik oyunu ile verkaça giriyor, ve çok şık bir golu estonya aglarina birakiyor, ardindan arda sag kanattan getirdiği topu kaleye cakiyor, kaleciden donen topu 18 içinde sercan tamamliyor ve milli oluyordu. ankara'nin neredeyse tüm kirmizi plakalilari maçta olduğundan protokol kurallari dahilinde bir sevinç yasaniyor, estonya başkanına, sag elin avuc icini gosterip ileri geri oynatan bir kişiye "ayip yenge var adamin yaninda" denilerek uyariliyordu. maç 2-1 olmuş, norveç'ten de gol haberi gelmiş, iddaa kuponlari tutunca bir grup kayserili taraftar mutluluktan ucmaya baslamisti. bu arada ara verilmiş, diyarbakirda polise taş attiklari için içeri alinan cocuklar, stat ışıkları ile büyülenmişlerdi.cocukların taş degil de top atmalarini saglamaya calisan kuruluşa da şuradan selam cakabilirsiniz http://www.ba-ran.com/yetenek-avcilari/
(tuncay bir kez daha, kontagi actiginda tüm takimin calismaya basladigini gösterdi)
15-20 dakika sonra takimlar sahaya ciktiklarinda, türkiye milli takimi devre arasinda tulumba tatlisi yemiscesine agirlasmisti. gobeklerini oksayip "soda var miydi ya?" demelerine az kalan bu kitleye "Vassiljev" golu ekleştiriveriyor, kale arkasinda bir kiz cocugu gol yedigimiz için ağlamaya basliyordu. annesi kizi "bi daha yemicez, aticaz hatta" diye sakinleştirmeye calisirken, gercekten bir daha gol yemeyecegimizi o ufak kiz gorecekti. 8. kornerimizdi ki arda hamit'in açtığı ortanın kaleci tarafindan karsilanamayacagini gördü ve ekleştiriverdi kafayi. 3-2 olmustu bile hemencecik. dedigim gibi defansimiz kötü olsa da forvetimiz amansizdi üstelik kazim'in üstüne dizi reklamlari binmeye devam ediyordu. fatih terim daha fazla buna dayanamayip kazim'i oyundan aliyor, halil kornerden hemen önce oyuna giriyordu.

(kimi kayserili taraftarlar petrol ofisinden alinan takim bardaklari gibi yanyana dizilip objektiflere poz veriyorlardi)
9. ve 10. kornerimizi de attigimizi spiker firat bey ilan ederken (hayir bay firat, profesyonel futbolda 15 kornerde 1 penalti diye bir şey yok. lütfen saymayi birakiniz!) tuncay çok şık vucut calimlari ile penalti noktasinin oradan kaleye şutunu cakiyor ve macin skorunu belirliyordu, türkiye: bosna hersek macindan 3 puan cikartirsan umutlanir - estonya: cok calistik ama rakibin usta ayaklarina engel olamadik.


fotograflar milliyet.com.tr den.

2009 ankaraspor galatasaray

Salı, Eylül 01, 2009 zaman: Salı, Eylül 01, 2009

(i know kungfu)

eski ramazanlar diyince benim hatirladigim, huysuz virjin'in show tvde edepli program yapmaya baslamasi, ismet ay'in cikip meddahlik yapmasi, ve galatasarayli ismi olmayan bir muhabirin ramazanda alinan bir beraberlik sonucunda "takimi hakan sukur sahur'a kaldiriyor, kalkmayanlara baski uyguluyor. romen bratu bile bu yüzden oruc tutmakta. hatta hakan unsal isi abartip oruc tutmayan sabrinin burnunu isirmis o yüzden de futbolcular mecalsiz kalmislar ve oynayamislar" seklinde cikan haberlerdi. ama işte nerede o eski ramazanlar? galatasaray bugun ankarada 11 kisi kapanan rakibi karsisinda cok net bir oyunla 2-0 galip geliyordu..

yenişehir asas stadi irak mekan. hatta oylesine irakki, 87 sene evvel yapilmis olsaydi, muhtemelen bursa milletvekili ismail hamdi bey mecliste söz alacak "efendiler düsman yenikent asas stadinda top oynuyor, meclisi kayseriye tasimanin vakti gelmistir" diyecek, meclisteki ittihatcilar tarafindan da desteklenecekti. hoş ha yunan ha gokcek ailesi. o günlerde yunan ankaraya kadar gelmisken, simdi gokcek ailesi icine girmis bulunmakta. ankaraspordan sonra ankaragücü de derken olay yayiliyorlar. her neyse. ankaraspor sahaya sari formasiyla cikiyor, sirtlarinda ve sag bacaklarinda "ankaraspor" ve "06 ankara" yaziyordu. i.melih utanmasa oralara "buraya bakarlar" yazdiracak formalarin gogsune de plazma koydurup, büyüksehir calisiyor videolari oynatacakti. galatasaray da mor formasi ile cikinca, bu senenin zemheri zurefasi kreasyonlari tamamlaniyordu..

oyuncular cikis tünelinden cikarken bilal caktirmadan arda'ya gidip "abi durumumuz belli saldirmayin" diyip ricada bulunuyor, orda da halden anladigindan galatasaray ilk yarida pek etkin olmuyordu. ilhan cavcav ankaragücü ile birlesecek takimdan kelepir mallar almaya gelmis, "bu aydin karabulut bursaya gitmedi buraya geldi demek, bravo vallahi!" diyerek turk futbolcusunun durumunu ozetliyordu..

mac galatasaray'in ekranin soluna atak yapmasi ile baslamis dedigimiz gibi ilk yarida baki ve ömer'in sahane stoperlikleriyle, galatasarayin cok istekli olmamasiyla, mustafa sarp'in kafasini ve elano'nun klas sutunu cikaran slovak kaleci seneki ile bitiyordu. devrenin sonuna dogru sabri bir orta aciyor, ama ne yazik ki orta bu seferlik yerini bulmuyordu.. oysa hep sabrinin ortalari isabetli olurdu. hay allah..


(baki ankaraspor defansında güven verdi)

ikinci yari olurken ankara'nin galatasaray'a ac seyircisi yeterince galatasaray gorememekten muzdaripti. hoş kimisi dünyada daha cok gok kusagi olmasini da istiyordu ama yine de bir bakima haklilardi. galatasaray mehmet topal'dan baslayarak oynamiyordu. hoş 11 kisi kapaniyordu rakip takim ve galatasaray'in gol atmasi bir duran topa bakardi. ben bu noktada anlamiyorum. tamam baki ömer, sag kanat beki brabec, sol kanadini sabri sarioglu koruyabilir. gol de yemezsin ama arkadas sen niye kendini mactan sonra "cok iyi oynadik, istedigimizi sahaya koyduk ama rakibin usta ayaklarina engel olamadik" deme pozisyonuna sokarsin ki kendini.. 57 de kewell ve nonda baroş ile elano'nun yerine girerken, ardindan keita'nin yerine aydin oyuna girince galatasaray pencesini cikartiyordu. önce kornerden gelen topa ön direkte kewell vurdu, ardindan aydin'in ara pasi ile nonda aglari havalandirdi mac 2-0 olmus, baroş enerji icecegini kutusuna kadar yemis, tribunlerindeki ankarali citipiti galatasarayli kizlar "ay ay ay ay" deme kotalarini doldurmus, ankaranin sonradan oyuna aldigi arap oyuncu kendisi hakkinda ilhan cavcav'a "kumasi iyi, en son kac olur" seklinde konusturmus ve mac sona ermisti..

hülasa galatasaray karsisinda cikip canavar sekilde oynamali insan. 11 kisi sahana kapaninca adam atiyor işte kornerde frikikten golunu mani olamiyorsun ki. ha 11 kisi kapandin bari bir kornerde gelen topa kafa vuraydin. bakiye güvenmeyecek velhasil nihayetinde baki de olsa mercimek..