Bundan tam yüz sene evvel tam da bu günde ülkede arka planda olanlar bambaşka iken, yaşananların değişmemesi ne garip bir rastlantıdır. 31 Mart vakasında (aslında 13 Nisan’a denk gelir, hatta 12 Nisan diyebiliriz) insanlar “şeriat isteruk” diye kavga ederken, şimdi de yeşil çimlerde Ali Sami Yen ovasında “galibiyet isteriz” diye kavga ediyorlar. Hayat tekrarlarla, sürprizlerle ve televizyon görüntüleriyle dolu.
Her neyse yüz sene öncesinde bugünlerde “Volkan” gazetesi başta olmak üzere Tahsin Bey’in vurulmasından bahsediyordu gazeteler. 100 sene sonra ise mankenlerin Fenerbahçelileri kızdıracak açıklamaları olduğunu savunuyorlardı : “maç 3 sıfır biter, arda, Kewell, Baroş atar, ayrıca ben Baroş’a hayranım”. Futbolcular eski futbolculardan küçük Selahattin’in kuaför dükkânının açılışında buluşuyor “saha dışında çok iyi dostuz ama saha içinde belli olmaz” mesajları veriliyordu. Bir grup taraftar duseldorftan gelmişlerdi maça “ağabey 7-2 olur maç bence ağabey bu maç için geldik sırf, başkan taraftara sahip çıksın ağabey” diyor, küçük bir taraftarın ezilme tehlikesi atlattığı yazılıyordu.
Tüm bu palavraların dışında gerçek gariplikler de yaşanmıyor değildi. Aziz Yıldırım yıllar sonra Ali Sami Yen’e gelme kararı alıyor, bu kararı da takım otobüs’ünün muavin koltuğuna oturarak uygulamaya geçiriyordu. Boğaz Köprüsü geçilirken Colin Kazım “Muavin, su getircen mi be koçum” demek istiyordu ki takım arkadaşları olaya müdahale edip hadisenin çirkinleşmesini engelliyorlardı. Bir grup Fenerbahçeli taraftar maça sahte bilet ile girmeye çalışmış ve polis tarafından püskürtülmüş, Ümit Özat tv’de “valla maç bence berabere de bitebilir, Galatasaray da galip gelebilir, Fener de yenebilir” diyerek mükemmel bir tespitte bulunmuştu. Bir kaç taraftar Emre'ye dolar atıyor, ve dolarlar ne yazık ki yine düğün orkestrasına kalıyordu. Hayır anlamıyorum ben arkadaş, nereden geliyor o orkestra'nın çocuğu da senin yerdeki paraları aldığını görüyor ve tokatlıyor seni. yazık.
Akşam ezanı saati yaklaşırken Fırat Aydinus bir gün sonra Marca gibi dış basın’ın “Boğazda Kolbastı” olarak nitelendireceği maçı gong vuruşu ile başlattı. Maçın başında şakalaşmalar gırla gidiyordu. Arda Emre abisine “ağabey berabere kalırsak iki takımın da jetonu yanar, lige havlu atarız “özdilek “ sponsorluğunda lige havlu attılar” derler diye takılıyor Emre Sabri ile eğleniyor ne bileyim efendim tribünden birkaç fevri küfür dışında pek bir şey duyulmuyordu. Gökhan Gönül direk sakatlanıp tribündeki karısının yüreğine kaynar sular indiriyorken Galatasaray hızlı akınlarla Fenerbahçe kalesine geliyordu. İlk değişiklik Yasin’in oyuna girmesi ile yapılırken Gökhan’dan boşalan yere Önder giriyor ve maç boyunca çok şık oyunu ile Arda’yı kilitliyordu.
Gökhan’ın oyunda olduğu süre zarfındaki Galatasaray oyunu artık sahada yoktu ve Fenerbahçe kilit toplarla Galatasaray kalesine yükleniyordu. Selçuk önce sarı kartı yiyor, sonra sanki 1 sene uzak doğuda bir takıma kiralık oyuncu verilmiş de orada miyagi-san’dan karate dersleri almış gibi Ümit Karan’a uçan tekme çakıyor ama Fırat Aydinus yeterli yüreklilik gösterip Selçuk’u böyle bir uçan tekmeden dolayı oyundan atmıyordu.
Maç ofsayt düdükleri arasında orta saha mücadelesi olarak geçerken arada gerginleşmeler oluyor, ama çok büyütülmeden atlatılıyordu. İlk yarı bitmek üzereyken Selçuk Aragones’in “Kırmızı kart olmaz’a oynadım” demesi ile oyundan alınıyor, oyundan alınmasının hırsını kale direğinden çıkartıp zavallı, kimsesiz beyaz ve demir kale direğini tekmeliyordu. (Verdim mi ajitasyonu) Orada üç kuruş paraya direklik yaparak evine ekmek götürmeye çalışan direğin ne günahı var Selçuk Bey? Sorarım, ayıp değil mi?
İlk yarının bitiş düdüğü ile iki takım da doğru düzgün top oynayamamanın rahatlığı ile soyunma odalarına iniyor, bu arada Fenerbahçe’nin Portekizce bilen elemanı Samet’in kafasına nereden geldiği belli olmayan bir kanyak şişesi geliyordu. “Starbucks’ın oradan attılar” denilerek olay kaynatılmaya çalışılıyor ama Galatasaray taraftarına kanyakçılık hiç yakışmıyordu.
Velhasıl dediğim gibi şöyle “ah bu da kaçar mı?” denilecek tek bir pozisyon izleyemiyordu futbol severler. Lincoln oyuna giriyor, topları ezip futbolu unuttuğunu sergiliyor, Semih ve Guiza iki yeteneksiz silahşor piyesi sergiliyorlardı. Maç böyle giderken birden son dakikada, Fenerbahçe’nin kullanacağı bir frikik sırasında olaylar çıktı. Semih Arda’ya “Oğlum bırak gol atalım tav etme adamı” derken Arda bir garip hareketler yapıyor, Lugano olaya girip ortamı alevlendiriyor Lincoln “Provokatörlere kanmayalım arkadaşlar” diyip ortamı şey etmeye çalışıyor, teknik heyetler kavgayı ayırmaya çalışıyor, Galatasaray takımı tribünden ikinci bir Arda takviyesi alıyor (ki bu dombiliydi ve olaya girseydi çok can yakardı) kapalı üstteki taraftarlar “Yıkarız lan bu stadı” diyerek çatıya çıkıyor, “Arkadaşım ben senin ananı ne karıştıracağım” diyip olayı izah etmeye çalışan Emre’nin üstüne Mehmet Topal yürüyordu falandı filandı. Olaylar tam temsili “31 Mart vakası” şenliklerine dönmüştü. Bir taraf ittihat ve terakki olmuş bir taraf Abdülhamit yanlıları olmuştu. Hakem Aydinus olaya 4 kırmızı kart ile müdahale ederken maçı aynı hızla bitiriyor ve iki takımın da lige havlu atmasına neden oluyordu.
Hülasa bundan gayri iki takımın da rakibi Bursaspor’dur efendiler. Bakalım hangisi bundan 2 ay sonra “İntertoto da bir kupa!” mesajı verecek taraftarlarına.
4 yorum:
ahahah ayhan semih olayına koptum yaaa :)
bi de lugano'nun emre aşık'a yaptığı hareket neydi öyle
kafasından tutup ayaklarını yerden keserek yere çarptı, finish him yaptı resmen. tekken 4'te yok valla böyle hareket..
maçtan önce iddaa bayiinde biri yanıma gelip "abi sabaha kadar sıfır bu maç " dedi . kimin dediğini burada açıklamayacam. ama tezgah ortada...
carlos'da yavrum yazık napsın, sarılmış lincoln'üne... simit satsın bu çocuk yaa, bi destek atın da simit tablası alak şu yavrucağa, fener'den cacık olacağı yok.
abi maçın en güzel hareketi olan de sanctis kündesini kaçırmışın:)
Yorum Gönder