2011 büyüksehir belediye - galatasaray : nerede kalmistik?

Pazar, Eylül 11, 2011 zaman: Pazar, Eylül 11, 2011


(macta bazi komik anlar fotograflandi, fotograflanmadi degil, lakin nasil bir cakallikla, piçlikle bu fotoyu servis edersiniz anlamam arkadas haha)

istanbulu bilmem ama izmir için tam soğuk karpuz yesen üşüyeceğin, sıcak karpuzun da can sıkıcı olacağı bir yaz akşam üzerinde, okulların açılmasına bir hafta kalmasının verdiği mutsuz bir "yaz bitiyor ya" telaşı içinde, izmiden tam 9 saat uzaklikta oynanan, ve nihayetinde galatasaray'in geçen sezonu biraktigi gibi maglup olarak hem de bunu 2-0 gibi net bir skorla yaparak sonuclandigi musabakadir.

aslında modern dünyanın tarihini değiştiren, o iki meşum uçağın iki tane kuleye girip, o kulelerde öldürdüklerinden çok daha fazla insanın orta doğuda ölümüne neden oldukları bir günde oynanıyordu.. oysa ki bizim hatiramizda 11 eylülde çingen arifler, rotariular bulunmakta fikrimizde yeni transferlerin durumu ve bu seneki ateş perimiz bulunmaktaydi. memleketin tüm digiturklu meyhanelerinde yeni sezonun ilk futbol rakilari içilir, kahvelerde ilk "bilader sigara içiliyor mu burada" muhabbetleri yapilirken maç saat 2000 diyince başladi..

galatasaray yeni bir kadro kurmustu resmen.. sahaya muslera, ujfalusi, servet çetin, gökhan zan, çağlar birinci, melo, kazım kazım, sabri sarıoğlu, selçuk inan, eboue, baros şeklinde çıkan takim geçen seneden çok değişmişti ama yine savunmanın göbeginde gökhan zan vardi. o noktada zaten bir çok galatasarayli "sezonun ilk maçında böyle kazalar normal" şeklindeki beyanatlarini hazirlamislardi.. üstüne üstlük, bir de 11 eylülün acısını anmaya çalışan amerikaliların sırtını sıvazlayip "beterin beteri var haline şükret dostum" dercesine sabri'nin kaptan olarak maça çıkması daha en başında umutlarimizi kiriyordu.

aslında galatasaray ilk anlarda fena paslar yapmiordu.. tikir tikir da oynuyordu. ama işte adi konmayan söylenmeyen bir şey vardi ki muhtemelen afyon sandıklıda bir kahveden şu ses yükseldi "ileri gitsenize mina koduklarım".. evet takim gol yapma konusunda bir tereddut icindeydi. ileriye giden, ceza alanına gol atacagim yirticiliginda giren bir insan bulunmuyordu. ridvan'in devre arasindaki tabiriyle "dikine oynayacak adam bulunmuyor"du takimda.. melo, eboue iyiydi ama işte hep yan toplar hep hazirlik paslari.

galatasaray öyle aval aval bakinip, golu serbest vuruslardan yapmaya calisirken, holmen sağ kanattan ön direğe ortasını yapıyor, kaleci muslera topu yere yatarak kucakliyor ama sonra ne oluyorsa salıyor, ve topu birden önünde bulan efe, yerde yatan muslera'nın yanından bir cengaver edasiyla topu aglara çakıyordu.. çağların kaçırdığı adamın orta açmasından sonra, tafarel'in kendisinin zaaflari ile birlikte yetiştirdigi (aynı gölü yedigini hatirliorum mesela) musleranin talihsizligi efenin gol sevinci yasamasina neden oluyordu işte. golden sonra her yıl biraz daha keleren abdullah avcı şeref tribunune seyirtiyor "kel olduğumda da ben gelmeyeceğim galatasaray'a" bakisini atiyordu..

ilk yarı böyle bitiyor, soyunma odasina giderken sabri kafasinda "nasil kaptanlik yaptim ama.. böyle serbest atis kullanilcakti 3 kisiydiler girdim "hiiç konusmayin selcuk atcak" dedim.. olm çok kiyagim be" diye düşünüyordu.. o sirada gokhan'in yerini yektaya birakmasi ve tüm tribunlerin "acaba gokhan 3 ay sahalardan ayri mi kalacak" diye killandirilmasina karar veriliyordu.


(tam bir liseli stayli yakalayan fatih terim, 3. dönemine yenik başladı.. hoş alnına bir de kravat takip immms imsss die dolansa apayri olabilirdi ve kimse maglubiyetten bahsetmezdi..)

ikinci yarı galatasaray aynı gazla basliyor ama ilk yarida yapamadigini bu yarida da yapamiordu.. gol atmaya niyetli bir arda, bir kewell bulunmuyordu.. kazim'in da hiç kaleye gidesi gelmeyince ikinci yarinin tüm tribunde "eve nasil dönücez? yarin iş olmasa çok kraldi ha!" muhabbetleri ile gecmesi kacinilmaz oluyordu.. tam galatasaray gol atmak istemiyordu ki ikinci golu de yedi..

velhasil takim gayet iyi ama ne oldugunu, neler yapabilecegini bilmiyor.. pas verdiginde kimin nerede duracagi hakkinda kimsenin bir fikri yok. playoffa gidip minimum 3 hafta daha maç yapmanın ne kadar sıkıcı olacagi fikri ise kafalari karistirmakta.. ama işte iyi bir takim, eger bir gün anlasirlarsa, ve kötü özel hayatli, agresif futbolculari tedavi eden bir rehabilitasyon merkezi havasindan kurtulursa her şey mükemmel olur.. ama bir daha böyle dandik maçlarda yenilmemek gerek.

1 yorum:

Oz dedi ki...

daha ilk maçtan hevesimiz kursakda kaldı.
başarılı hocanın arsenalli interli futbolcu, podolski forlan messi peşinde koşmak olmadığını gösterdi Avcı. Kendisine bir kere daha gönülden tebrikler.