
denizlispor'un galatasaray tarihinde çok onemli bir yeri olan stadi 31 ocak gününde ağzına kadar doluyordu. maçtan bir gün önce "denizli hilton" da arda 22inci yaş gününü kutlamış, sabri parti'de "iyki doğdun arda" şarkısı ile birlikte "düm tek tek" i de söyleyip takım arkadaşlarının aklını almıştı. galatasaray sabri'nin şarkılari ile maça hazırlanırken, denizlispor antrenörü ümit kayıhan facebooktan kız tavlamak ile meşguldü.. (hem de benim fake kadin acc'uma sardırıyordu)

koray gencerler atatürk stadındaki sağ taraftaki kaleyi denizlispor'a vermiş, galatasarayli oyunculari ise sol taraftaki kaleye göndermişti. maç daha başlamamıştı ki sabri'nin şutu üstte avuta çıktı.. sağ taraftaki kale arkasındakiler korku ile dolmuştu..
her neyse maç hakem'in fiyt düdüğü ile başlıyor, galatasaray birinci dakikadan itibaren oyuna üstünlüğünü koyuyor, ve bira doldurmaya mutfaga gidenler, milan baroş'un dar alanda kısa paslaşmalar sayesinde gelen şık golunu kaçırıyorlardı.. galatasaray'ın arap futbolcusu nonda arda ile ortamlara girmiş, milan baroş'un önüne şık bir şekilde topu bırakmış milan baroş'da cenk in yanından topu ağlara göndermişti..
bundan sonra sahadaki futbol, futbol tarihinde "dünyaya gelmiş gelecek en sıkıcı maç" olarak yer alan "2008 avrupa şampiyonasi fransa romanya maçı"nı aratır olmuştu.. insanların tribunde canlari sıkılmış "galatasaray, bizden yaşça yaşlısınız ama sesiniz bizden yüksek çıkıyor, hem siz 24 dakika topla oynadınız bizse 12 dakika oynadik. bizim için süperlig bitmiştir.. eki eki bir daha da gelmeyiz süper lige eki eki" diyerek egleniyorlardi.. hatta bir ara kale arkasında top toplayıcı cocuklar ile dalga gecmeye calisilmis, toplu halde cocuga nah çekilmişti..
sahadaki durum ise gerçekten vahimdi.. sabri topları üstten avuta atiyor, ümit kayıhan facebook hesabında mesaj var mı diye kontrol ediyor, denizli kratoçvili özlemle anıyordu.. sezon sonunda belki takimın basinda olmayacak bir insan'in kratoçvil gibi denizli efsanesini takimdan göndermesini sahsen ben algilayamiyorum da bu başbaşka bir konu..
neyse ki hakem bu zulme son veriyordu.. statta tekrardan özay gönlümün "gökte yildiz ellidir, denizlinin horozlari bellidir" sarkisi calinirken takimlar soyunma odalarında adaçayı gibi, ihlamur gibi şeyler içerek ısınmaya çalışıyorlardi..
mutlu süreler çabuk geçmiş, takimlar ne gereği varsa ikinci yarıya çıkmaya karar vermişlerdi.. ama bu yarida her şey farkli olacakti.. denizlispor saldırmaya karar vermiş, galatasaray takimi da "denizli hata yaparsa bir gol daha kaktırırız biter olay" demişti.. denizlispor musa ile goller kaçırırken, gine milli takiminda oynayan yeni transferi fena bir oyun sergilemiyordu.. nonda oyundan düşmüş yaser oyuna girmeye hazırlanırken ayhan skippe'ye dönerek "arkadas biz de para kazanıyoruz nonda da, ama adam bizim oynadigimizin onda birini oynamiyor yahu" diye iş arkadasini patrona ispikliyordu.. nonda çıkmadan önce ceza yayının üstünde bir topa gelişine yapistiriyor, top aglara giderken ayhan'a "bu da sana girsin" şeklinde galiz bir yaklaşım takiniyordu.

velhasil öyle veya böyle galatasaray denizli seferinden 3 puan ile fransa yollarına düşüyordu. lincoln'süz, kewellsiz bu takimi izlemenin zerre keyfinin olmadığını da belirtmem gerek sanırım..