Sana da Elveda Beleştepe

Pazar, Mayıs 12, 2013 zaman: Pazar, Mayıs 12, 2013




2012 galatasaray bursaspor : 3 - 2

Pazar, Eylül 02, 2012 zaman: Pazar, Eylül 02, 2012


suriye'de çatışmalar dinmiyor, hatay'da anneler yemek yemeyen çocuklarını "bak yemezsen, sakallı muhalifler alir seni götürür" diye korkutuyor, cumhurreisimiz hasta yatagindan suriye ile ilgili dosyalar okuyup dosta güven düşmana "dosyan elimde" mesajı veriyor, onlarca yıldır hayranı olduğumuz clint eastwood'un aslında sandalya ile konuşabilecek bir deli olduğu ortaya çıkıyor, ve tüm bunların ötesinde sakarya diye bir ilimizde, çocuklara yan gözle bakabilen ö.ç. tahliye edildiğinde tanışları onu davullarla zurnalarla karşılıyordu..

işte bu ahval ve şerait içinde istanbulda arena'da oynanıp, galatasaray'in 3-2 kazandığı bir musabakadir az sonra ayrintilariyla bahsedeceğimiz maç..

bursaspor çarşamba günü hollanda ya gitmiş, bursa'da 3-1 kazandıkları maçın rovanşında, 4 tane gol yemekten kendilerini alıkoyamamışlardı.. nasil olmuş, nasil bitmişse, aslında bir sarık giyse çok rahat "selam ben osmanli padisah'i orhan bey'im ver bursada yaşıyorum, sarayda.." diye faceten kızlarla yazışacak carson'in kalesinin ağlaro 2 dakikada 2 kez havalanmıştı.. tabi bursa taraftarı bu işe acaip sinir olmuştu.. seni annem gibi sevdim taraftar grubu bir muhtira yayinlamis, yonetim ve futbolculara "siz gidersiniz biz kaliriz" mesajini şehrin muhtelif yerlerine astiklari pankartlarla vermişlerdi.

galatasaray taraftari çok doğru bir sorunun cevabini merak ediyordu!


öteki tarafta galatasaray için sakin bir hafta sayılabilecekken, şampiyonlar ligi kura çekimleri sirasinda ujfalusi sakatlaninca, dakkasinda klubun telefonlari menejerler tarafindan aranmaya başlamış "elimizde kelepir bir defans oyuncusu var.. hayir emre aşık değil!" şeklinde dialoglar geçmişti.. bir noktadan sonra fatih terim çıkıp "defans aramiyoruz be arkadaş!" diye açıklama yapma gereği bile duymuştu..

velhasil hafta içindeki bu olaylar bizi maça doğru getirmiş, maçtan önce bingollü şehit ailelerinin acısı paylaşılmış, metin kurt rahmetle anılmış ve rocky 3 filminde, apollo'yu öldürüp rocky'den dayak yiyen ivan drago'nun hakem kardeşinin başlama düdüğü ile maç başlamıştı.. bursaspor çok güzel yeşil renkte bir forma ile sahadayken, galatasaray nuri alço'nun kizlari yataga attıktan sonra giydiği saten robdesambr'i gibi bir forma giyiyordu.. maçtan sonra farkli galip gelsek, elmander bursalilara dönüp "ben seni zorla mi getirdim benim evime?" dese yeri vardi..
almanlar da maça akın ettiler

maçın başlarındaki futbol sanki "tt arena hali saha kompleksi" 20:30 - 22:30 arasi maçına benziyordu.. hatta bir ara, çok net bir hali saha karambolu yaşanmış, bursasporlular o karambolde topu ağlara gönderememişti.. dakika 20'yi gösterdiğinde galatasaray uzak köşeden korner kullanıyor, bursasporlu hakan topa kafa vurmak isterken topu ağlarına doğru gönderiyor, o sirada arkada çakal gibi bekleyen umut yaradana sığınıp topa ayak sokup golü kendisi atiyordu..

galatasaray golden sonra rahat oynuyor, maçta öyle çok pozisyon olmamasi tv kamerasinin yanına gelen bir delikanlinin "abi solda güzel kiz var" şeklinde yönlendirmelerde bulunmasina neden oluyordu.. kapali devamli aynı tezahurati yapiyor, deplasmana gelen bursalilar stadyumdan etkilenseler de taraftarin sezona hazir olmamasini kınıyorlardı..

maçı izleyenler arasinda arda turan da vardi.. ciddiyim..


ilk yari 1-0 bitmiş, devre arasinda yaklasik 25 bin kişi tuvalete gitmiş ve 8627 kişi arkada sirada insan olduğu gerekçesiyle işemeden fermuarini çekmiş, ve 171 kişi de çükünü fermuarina kaptirmişken ikinci yari başladi..

51. dakikada, yine bir serbest atışta top ön direkte galatasaray'in genç yaşında aldığı ama sonra gençliğini yemeden bursa'ya sattığı musa çağıran golünü atiyor maçın skorunu eşitliyordu.. duran toplar resmen galatasaray'in belalisi olmuştu.. her hangi bir duraklama anında galatasaray gol yiyecekmiş gibi geliyordu taraftara.. sırf bu yüzden, ilerde selçuk'un düştüğü ve oyunun durduğu bir anda, pegasus tribününde sırf "erkek adamin galatasarayli oğlu olur" diye maça zorla getirtilen 9 yaşındaki vedat "gol yicez" diye ağlamaya başlıyor, babası onu sakinleştirmeye çalışıyordu..
timsah sevinci yapan bursalilarin arasina kaynamak isteyen melo, gerginliğe neden oldu

bu dakikadan sonra tribunler kudurmuş, hep bir ağızdan galatasaray diye bağırıyor, tribunlerden gazi alan selçuk oyuna yeni giren burak'a "eski günlerdeki gibi adamım ha!" bakisi atiyor, oyuna benzer zamanda giren amrabat ise, sakinli "denizli zeybek oyunu ekibinde" 3 senedir zeybek oynuyormuş gibi kollarini devamli yana açıp "pas atin be!" diye arkadaslarina bagiriyordu.. herkes bir gol ariyordu anlayacağınız ve, 72. dakikada 10 galatasarayli gol ararken, golu atan yine musa cagiran oluyordu.. amrabat'in direge nisanladigi topa yerde otururken vurmak isteyen musa topu kendi aglarina gönderiyor ve annemin yillar evvel bana "oturdugun yerden iş yapma valla çok pis döverim" lafindaki gizli anlami ortaya çıkartıyordu..
musa çağıran karınca gibi her iki kalede de gol oldu yağdı..

dakika 80 olmustu ki, sol taraftan yardira yardira gelen amrabat topu burak'in önüne birakmis burak da plase bir vuruşla topu aglara birakiyor, ve sonrasinda yedek klubesine koşup tüm takimla kenetleniyordu.. bir ara kameraya sus işareti yapiyor, tuncay şanlı'nın eskisehir'e gelişini dahi kutluyordu..

son dakikalarda yine bir duran topta, bursaspor golu bulunca maç 3-2 oluyor ve ben yanlış hatirlamiyorsam galatasaray yillar sonra ilk kez bursaspor'u yeniyordu..

hafta içindeki pfdk kararlarinda "galatasaray taraftarinin dahi anlamindaki de yi ayirmamasi nedeniyle klube 3000tl...." diye bir şey çıksa keşke..

maçtan sonra fatih terim takimini kutluyor sonrasinda "böyle olmaz, savunmaya adam alacağız" açıklaması yapiyordu.. "duran toptan gol yemek sinir bozucu ama topun kaleye gireceği varsa durmadan da girer.. mühim olan o topu kaleye sokmamak" gibi felsefik açılımlar yapiyor, taraftarin aklini gidikliyordu.. şahsi kanaatim takimin daha hazir olmadigi yönünde.. futbolcular arkadaslarinin nerede olduklarını daha bilmiyorlar.. sanki rakip kaleye değil de yeni dünya'ya gidiyoruz da topa sahip olan christoph kolomb "neredesiniz anasini satayim" diye hezayana giriyor.. öyle veya böyle lideriz, ve umut her maçta gol atip diğer takimlari hala "umut'suz ev kadini" durumuna düşürmekte..

Liverpool FC Champions League Final 2005 (Sean Connery & The Beatles Sou...

Pazartesi, Ağustos 27, 2012 zaman: Pazartesi, Ağustos 27, 2012



youtube'da osuran iguana videosu ararken, futbol hakkinda yapilmis tarihin en müthiş videosunu buldum sanırım.. 2005te istanbulda kazanilan kupa için yapilmiş.. hangisini daha cok seveyim bilemedim, istanbulu mu, sean conneryi mi, beatlesi mi, gelmiş geçmiş en mükemmel şampiyonlar ligi finalini mi?

2012 beşiktaş - galatasaray : 3 - 3

Pazar, Ağustos 26, 2012 zaman: Pazar, Ağustos 26, 2012

hayati boyunca yildizlara, aya gönül veren merhum neil armstrong

aya giden ayak basan ilk insan ölmüş, asil nadir ingiltere'de mahpus kalmış, gazeteler şehit haberleriyle, suriye haberlerini ve ünlü şarkıcının yeni sevgilisiyle olan maceralarini aynı puntolara veriyorken, istanbulda belki de son günlerini yaşayan bir stat'da, çok güzel bir yaz gününde oynanan ve birbirinden beceriksiz gollerle 3-3 biten musabakadir.

ilk haftayi beşiktaş o kadar iyi geçirmemişti aslinda.. hafta içinde samet aybaba'nin sirf "otorite benim" demek için kadro dışına atilmasina izin verdigi quaresme muhabbetleriyle geçirdik.. hatta bu kadro dışı bırakma işleri o kadar büyümüştü ki, "bilet var mi ya bize?" diyen querismaya whatsapp'dan "www.biletix.com" yazilmiş, olay zivanadan çıkmıştı..

galatasaray tarafinda ise işler daha maküldü.. "çilek" muhabbetini taraftar emre'nin ilk haftadaki süper oyunu ile unutmuş, takim 3 büyükler içinde en sorunsuz takim olarak haftaya bireysel savunma antremanlari ile devam etmişti (zira hatirlarsaniz son inonudeki maçta taraftarla galatasarayli sporcular arasinda birebir mucadelelerin hasil olmasina ramak kalmisti)

bir önceki maçta sahadaki bozuk paralari toplayarak inanilmaz gelir elde eden top toplayici cocuklarin haberlerinin duyulmasi üzerine, maçta alt yapidan 97 cocuk top toplamak için baş vurmuş, bunlarin 17 si, 30 yaşın üzerinde oldukları gerekçesiyle ilk başta elenmişlerdi..

velhasil saatler 21:45 i gösterirken yeşil çime yayilan kadrolar şu şekilde olmuştu:

Beşiktaş: Cenk Gönen, Hilbert, Sivok, Escude, Uğur Boral, Holosko (Dk. 87 Mehmet Akyüz), İbrahim Toraman, Olcay Şahan, Veli Kavlak (Dk. 89 Oğuzhan Özyakup), Fernandes, Mustafa Pektemek (Dk. 55 Batuhan Karadeniz)

Galatasaray: Muslera, Eboue, Semih Kaya, Ujfalusi, Hakan Balta, Hamit Altıntop (Dk. 59 Aydın Yılmaz), Selçuk İnan, Melo (Dk. 46 Amrabat), Emre Çolak, Elmander (Dk. 65 Burak Yılmaz), Umut Bulut

bir hakemden daha çok düğünlerde "valla ben oynamayi bilmem" demesine rağmen, zorla kaldirildiginda pistten inmeyen enişteye benzeyen "`bülent yildirim`"in ilk düdügü ile maç başlıyor, yurdun muhtelif evlerinde biralarini yeni açan, çaylarini yeni koyan halk ilk yudumda umut'un cenk'i çalımlayıp, deniz tarafindaki boş kaleye golü atamamasina tanıklık ediyorlardi..

maç galatasaray adına hızlı başlamıştı.. ardi ardina net goller kaçıyor, umut bariz pozisyonlari harciyordu..

bu sıcakta maça ceket giyerek başlayan fatih terim sonradan sırılsıklam olmuş bir şekilde ceketi çıkardı..


ama derken manuel fernandes'in galatasaray yari sahasinin tam ortasinda, karşı çizgiye yakin yerde kullandigi serbest vurusa, melo gereksiz bir kafa sokup, beşiktaşı 1-0 öne geçiriyordu.. tüm bir yaz boyunca ucuza kapatilmaya çalışılan melo alenen "ucuz etin yahnisi" modeliyle, çin mali bir kafa vuruşu yaparak beşiktaşı öne geçiriyordu..

2-3 dakika sonra, beşiktaş defansinin kısa düşen topuyla, elmander ceza yayinin önünde buluşuyor, pes'de hızlı hızlı "şut" tuşuna basildiginda yapilan vuruş gibi bir vuruş yapip kaleci cenk'i avliyordu..

bir kaç cılız pozisyondan sonra 43. dakikada semih'in ceza yayinin 5 metre önünde gereksiz bir şekilde kaptirdigi toptan beşiktaş'a gün doğuyor, ceza sahasinin sağından holosko enfes bir şutla takımını öne geçiriyordu.. tam devre böyle bitiyor derken, korderden olusan karambolde topu aglara sokmak istiyor, yarim metre içerden topu cikartan beşiktaş takımı taraftarının bir sonraki gol tekrarina kadar "gol değil" demesine neden oluyordu..

çay var!

devre arasinin saat 2300 civarinda olmasi, bu 15 dakikalik aranin takimlar için dinlenme, çalışan erkekler için traş olma, günübirlik denizciler için yoğurt sürme arasi olarak kullanilmasina neden oluyordu..

ikinci yariya galatasaray melo - amrabat değişikliği ile başlıyor, orta alana geçen emre çolak oyunun üstünlüğünün beşiktaş'a geçmesine neden oluyordu.. hem samet aybaba güzel bir hamleyle takimi kanatlara yayilmaktansa ortada oynamaya itmişti böylelikle beşiktaş oyunun kontrolunu ele geçirmişti.. zaten 51. dakikada da hakan balta'nin uzaklastirmak isterken ayaklarına dolandırığı topu, olcay kale cizgisinin orada aliyor, içerideki holosko'ya aktarip gol atmasina neden oluyordu.

 bu dakikadan sonra beşiktaşlilar sünnetlerinde bile yatmadiklari kadar yerde yattilar.. pektemek'in sakatligindan sonra oyuna gelen batuhan, sünnetinden 1 gün sonra bisiklete bindigi için annesinden dayak yemişken, en ufak bir pozisyonda yerde acilar içinde kivranmaya başladı.. hatta net söylüyorum, babam öyle bir aci yaşadı bundan 5 sene önce, ve acisi geçsin diye adama bypass yaptilar.. ama batuhan aynı aciyi yaşarken, iki tane soğutucu fisfis ile tüm acısını dindirdiler.. keşke babama da öyle fisfis siksaydik...

dakikalar 86. yi gösterirken, burak yılmaz escude'nin önünde yere düşüyor, ve dalış hakemlerinden 8.6-8.9-7.9 gibi artistik puanlar almasi gerekirken, enişte bülent yildirim penaltiyi veriyordu.. türkiye'nin  spordaki sıkıntısı bu.. aynı burak'i 3 metre kule atlama takimina alsak belki de olimpiyat altini alacakken burada futbol diye yanıp tutuşuyoruz.. her neyse.. topun başına geçen selçuk, skoru 3-3 e getiriyor ve sezonun ilk derbisinin berabere bitmesine neden oluyordu..

misal hasan sas' da güres antrenoru olmali

hülasa fatih terim'in samet aybaba'yi küçümseyip bilindik hamleler yaptigi, samet aybaba'nin ise galatasaray savunmasinin hatalarindan net yararlanmasi neticesinde beraberligi kotardigi bir musabaka oldu bu.. bu maçın en kaydadeğer noktasi, burak'in daha ilk maçta kendisine yapilacak faullere hakemlerin "atmistir ya kendisini penalti vermeyelim" demesine neden olacak bir davranista bulunmasi.. daha ilk maçta dalma hakkini harcamasaydi süper olabilirdi ama neyse.. ama bu sezon böyle gececek.. burak daha cok yapacak bunu.. krasic de yapacak, batuhan yatip kalkmayacak.. biz futbol diye bu ahlaksizlik konçertosuna prim vermeye başladığımızdan bunlar çok olacak.. çünkü ideal bir dünyada, kadro dışı bırakilan oynamak isteyen alex değil, topa vurmaktansa penalti yaptirmak isteyen burak olurdu..

Pazar, Mayıs 13, 2012 zaman: Pazar, Mayıs 13, 2012

biz futbol dilencileri, tüm şampiyonlukları, tüm galibiyetleri yaşayabileceğimiz bu çoşku için bekleriz.. florya'dan selçuk'un frikik antremanlarında kullandığı mankenleri çalabilmektir şampiyon olmak.. milyar dolarlarin döndüğü futbol piyasasında, futbolcular bir hafta sonra pahalı yatlarında eğlenirlerken, evin bir köşesine o sarı mankeni dikebilmektir bizim futbol sevgimiz..

süper final : beşiktaş - galatasaray : 0 - 2

Pazartesi, Nisan 16, 2012 zaman: Pazartesi, Nisan 16, 2012


aslında fevkalade günler yaşıyoruz.. seneler sonrasinda baktığımızda, çocuklarımız kendilerini bilmeye başladıklarında "2012'yi sen de yaşadın mı?" diye soracağı günler.. tıpkı bizim babalarımıza 12 eylülü, ninelerimize deniz gezmişleri, dedelerimize kurtuluş savaşını, onların ve karadenizli ninelerimize fatih'in trabzonu fethi'ni sorduğumuz gibi (zira karadenizli nineler garip bir şekilde uzun yaşıyor)

işte bu garip günlerde, biz futbol severler için de çok garip olan bir şey var.. onun da hükmü hümayın sadır olunmuştur ki ismine "süper final" denmekte. önce playoff denilen bu uygulamanin amacı, tüm bu şike dalgasi ile heyecanı kaçan ligin, maddi ve manevi değerini tekrar yüceltmekti. hepiniz biliyorsunuz. ama daha şimdiden görüldü ki, birbirinin hasmı olmaya bu kadar meyilli kitlelerin bu kadar kısa zamanda karşılaşması, o kitleleri birbirine kırdırmaktan başka bir şey değildir.. birinci ile ikinci viyana kuşatması arasinda onseneler koyan ecdadimizin bir bildiği vardi nihayetinde.. birinciden 3 hafta sonra "hadi ikincisi ya nasip" diye çıkmadılar sefere.. her neyse bu konu ayri bir mevzu.

maçtan 2 gün evvel, süper final müziği inonu stadinda calmis, sahsen ben o sirada televizyona bakmadığım için "eyvah titanlar yurdumuza saldiriyor" diye irkilmiştim.. futbol maçı değil, titanlarla mücadele olacakmış gibi çalan müzik yağmurun binlerce taraftarı ıslatmasına engel olmuyor, onca yağmuru sahadan "yağmur tırmığı" adında dravdan bir ekipmanla temizlemeye çalışan amcalar doğayla baş edemiyor, hüseyin göçek elinde topuyla, sanki top sektirmeye değil "iş bu top yerde sekerse uygarlik kurtalacak" edasi ile sahaya cikiyor, yere attığı top "cup" diyerek cimlere yapisiyor, akabinde maç tehir ediliyordu..

16 nisan günü, çiftçinin yüzünün nisan yağmurları ile gülmediği bir günde saat 2000 civarlarında beşiktaş inönü stadında vuku bulacak bu maçı, galatasaray 2-0 kazanıyordu..

maçın başlarında daha, lost dizisindeki "oğlum nerde" diye dolanan abiyi oynayan adama benzeyen manuel fernandes yüzde yüz toplar kaçırıyor, mustafa pekdemek'in pek gol demek olmadığını görülüyor, ve melonun yarım metre ofsayttaki pozisyonunda top beşiktaş filelerine rüştü'nün de "yaşım belli bir yaşa geldi, karambolle uğraşamam topu kendi kaleme atayim" demesiyle galatasaray skor hanesine 1-0 i yazıyordu.. tamam pozisyon ofsaytti belki ama, allah için elmanderin kafa şutu, melonun 2 kere topa vurabilmesi beşiktaş savunmasinin çok da yeterli olmadığını gösteriyordu..



bu dakikadan sonra beşiktaş tribunleri sanki tüm bir senenin hıncını hüseyin göçekten çıkartıyorlardi.. sanki 20 puan geriye düşmelerinin tüm müessili hüseyin göçekti.. ne küfürler ne küfürler.. ne şikesi kaliyor, ne anasi ne bacisi kaliyordu hüseyin göçek'in.. tribunde edilen küfürlerin net anlaşılmadığını düşünen digiturk, resmen küfürleri kesme çalışmasiyla, tüm söylenenleri daha netleştiren bir teknoloji ile milyonlara sunuyordu sesleri..

ilk yari 1-0 biterken, malatya arguvan'da, afyon emirdag'da kahvelerde gereksiz gerilimler yaşanıyor, olaya müdahil olan fenerbahçelilerin "beşiktaş isterse galatasaray'i yener" duruşları ile gerginlikler çözülüyordu..

ikinci yarı'da hakan balta ve riera'nin kanadı galatasaray'da aksayınca melo'nun ikisini birlikte neden sira dayağına çekmediği konuları bir kenara dursun, galatasaray etkisiz bir ofansif oyunla beşiktaşın üzerine gelmesini sağlıyor, yine de yer yer engin baytarlı parlamalarla "kontradan yakalarsam yapistiririm" imaji çiziyordu. öteki tarafta ise sinirler geriliyor, quarisma bekleneni veremiyor, fernandes ise resmen yıldız olmaya çalışırken sıvıyordu.. her atakta galatasaray defansının üzerine baykuş gibi tüneyen mustafa pektemek ise, kendi dalgasına bakıyordu.



60. dakikalarin sonlarinda oyuna giren aydin, kenardan sabri'nin "ulen şu aydındaki yeteneği ortaya çıkardı hoca be sabri, sendeki yeteneği çıkartamadı be sabri.. ayip be sabri" demesine neden olurken, 78. dakikada ceza alanına çaprazdan giren aydın, formasından çekilmeyle düşmeyip golu düşünerek, ve sol ayağına toğu net bir şekilde oturtarak skoru 2-0 yapıyordu..

o dakikadan sonra, beşiktaşlilarin sahaya atlayasi geldi.. önce kapalidan atlayan birisi, yaşli bir amca tarafindan "evladim yalvariyorum atlama" denilerek sahaya girmesi engelleniyor, son dakikalarda eboue'ye "ben meloya benzemem arap" diyen bir seyirci de karsi taraftan sahaya atlayip sabri'nin mudahalesi ile karsilasiyor, iş çığrından çıkıyordu..



velhasil, hüseyin göçek'in sözde çileden çıkarttığı, ama tüm sezonun kabahatinin de hüseyin göçek'e yüklenmeyeceğini bilmesi gereken bir taraftar kitlesi önünde, galatasaray maçı 2-0 kazanıyor ve şampiyonluğa bir adım daha yaklaşıyordu.. hoş zaten şu noktadan sonra galatasaray değil fenerbahçe şampiyon olursa, na buraya yazıyorum, senelik iznimden bir hafta kullanir, giderim kendimi tff'nin kapisina zincirlerim, bir şey soran eden olursa da sadece "9 puan?" derim.. na yazdim..

2012 galatasaray - istanbul b.b : 4 - 1

Salı, Ocak 03, 2012 zaman: Salı, Ocak 03, 2012

5 yaşında olduğumu biliyorum ama tam tarihini öğrenmem yıllarımı almıştı o meshum olayin.. 15 mart 1984 günü, adının soy'unda "çolak" olan birisi ilk tohumlarını ekiyordu sevdanin kalbime.. bugun, tanju çolak'ın attığı tohumlar bir ağaç'a dönmüşken aynı soyadlı çocuklarin sesini haykirdiğimiz bir maçtır bu maç..

yılbaşında piyangolara bir şey vurmamış, "bu sene spora başlayacağım" denmesinin üzerinden "şimdi o parayı vereceksin 2 ay gitceksin" muhabbetleri geçmiş, soğukla beraber sokaklar geceleri nefes alınmaz bir duruma gelmişken bir salı günü, tarık hodziç'in tt arena'da gençlere gösterilip "siz daha doğmamışken bu adam gol kralı oluyordu burada" denilerek tanıtıldığı bir salı günüydü.. daha çok değil 11 sene evvel, suat'in "arif sakat hocam alin onu oyundan" diyip fişeklediği fatih terim bir kenarda "hocam ben sakat makat değildim niye oyundan aldiniz?" diye çıkışan arif ise öbür tarafta çıkıyordu sahaya.. tarık hodziç babalarımızın gol kraliydi belki ama hakan şükür'e çarptırarak attığı gollerle arif de bizim "gizli gol kralimizdi"

velhasil abdullah avci sonrasinda en dişli mücadelelerinden birine çıkıyordu arif.. bir insan'in hocasina rakip olmasi ancak holivud tarzi karate filmlerinde olur sanırken, bu da gerçekleşiyordu işte... (hoş beyaz boğazlı kazağını giymesini isterdim ben arifin.. eski günlerdeki gibi)

daha insanlar mecidiyekoyden yaptiklari aktarma ile stada yeni yeni doluşmaya başlarken maç 2030'da başlıyor ve 2037'de galatasaray tarihinin "kral ikinci çolak"i emre, 25 metreden halilagiç'i avlıyordu.. aklı "kontradan bir gol kıstırırsak, ikinci yari sakat ayağına yatarim soyunma odasinda öyle bir geçer zamanki izlerim" şeklinde takili kalan halilagiç beklemediği bir anda emre'nin golu ile avlanıyordu.. "vay anasını?" derken istanbul b.b. santra yapiyor mahmut arkadaslarina "beyler moral bozmak yok!! şahsi oynamayalim yeneriz!" diye gaz veriyordu.. zaten ondan 7 dakika sonra da webo'nun pasiyla visca topu galatasaray ağlarına birakiyor, arif, fatih terim'e "hocam kusura bakma, stat oynatiyor" diyerek tipik bayat espri arifligini yapiyordu..

ilk yarinin sonlarina doğru taraftarın göz bebeği semih topa kayarak müdahale etmek isterken webo ayağına basiyor, tribunlerden gelen "asalim!","bize verin biz keselim cezasini" tarzindaki yakarislara rağmen hakem hakem kirmizi kart göstermekle yetiniyordu.. bu sirada webo'nun annesine küfür eden bir genç taraftar "bakanaya, ataya, kurana laf yok!" diyerek ayiplaniyordu..

ikinci yari öncesi tribünler sinan atçıl'in sesine tahammüle zorlanip bir nevi işkenceye uğrarken, takimlar bu ızdıraba kayitsiz kalmayip erkenden sahaya çıkıyorlardi..

51. dakikada yine emre çolak kaleyi görüp, yaradana sığınıp çakıyor, bu kez top mahmut'un ayağına çarpıp halilagiç'in, tavlada 4 tane açık yer varken, 5 kere gele atılan andaki bakişlara benzer bakislari altinda ağlara gidiyordu.. "hastir mahmut ya" diye tecrübeli defans oyuncusuna çıkışan haliligiç, arkadaşlarından gelen "sanki kurtaracaktin!" sesleri ile örseleniyordu..

maç 2-1 olmuş, galatasaray daha net oynar olmustu.. sezon basindan beri "iyi oyun süremizi 60 dakikaya çıkarticaz" diyen fatih terim, bu yolda muvaffak oluyor gibiydi.. 58. dakikada eboue'nin harika bir kafa pasiyla topla bulusan kazim, içerde iki adam varken "pes2012" vari bir şekilde golu kaçırıyor, bu süreç baroşla aralarinda "arkadasim lütfen fuck off" muhabbetine yol açıyordu..

karambolden gol üstüne gol kaçarken, 10 kişi kalan istanbulspor tek bir akin göstermiyor, velakin 75. dakikada baroş ofsayttan skoru 3-1 yapiyordu.. top tingirmingir aglara girerken tribunler baroş diye bağırmaya başlamıştı bile..

maç 91. dakikada selçuk'un attığı enfes golle 4-1 biterken, tribunleri "yarin iş var, daha metro'ya binicez de işe gidicez de" şeklinde bir korku almisti.. ama hiç bir korku galatasaray'in kazandigi bir 3 puanla yok edilemez değildi.

hülasa galatasaray her gün üstüne koyarak, dahasi ihtiyaci olan oyunculari kendi alt yapisindan çıkartarak (emre çolak'in sundugu kadar katkiyi sunabilecek bir sağ kanat için kaç milyon dolar vermek gerek?) hedefine ilerliyordu.. bu kadro bu sene şampiyonluk için değil, gelecek senelerdeki avrupa şampiyonlukları için hazirlaniyordu, her yerinden belli oluyordu.. ha bu arada öyle bir geçer zamanki de ölen kim allah aşkina?

2011 trabzonspor - galatasaray: 0 - 3

Pazar, Aralık 11, 2011 zaman: Pazar, Aralık 11, 2011


bir aralik gününde, memurlarin maaş almasına 4 gün kalmisken trabzon'un kömür kokulu avni aker stadında oynanan ve 90 dakika sonrasinda galatasaray'in üstüste kazandigi 4. musabaka olan maçtır..

hafta içi iki takım için de hareketli geçmişti.. trabzon lille deplasmanina gitmişti.. "lille güzel şehir ama paran olacak ağa! 2500 euro verseler yaşanır burada!" muhabbetleri içinde takimlar sahada yenisememiş, italya'dan da inter galibiyeti gelmeyince tüm kuponlar yatmis, ve trabzon uefa'ya dönmüştü.. aslında kagit üstünde bir basari olsa da beklentileri yükseltince bu bir üzüntüye dönüşmüştü.. türk takimlari içinde, sampiyonlar ligine ilk katilmalardaki tüm rekorlari kirmisti trabzonspor. istanbul takimlari ve bursaspor birakin puan almayi , gol bile atamadiklari ilk katilimlarda trabzon kafaya oynamisti zira.. ama işte olmamisti..

öteki taraftan galatasaray hala fenerbahçe'yi yenmenin sarhoşluğunu kutluyordu.. maçın sonrasinda arabasiyla zafer turu atmaya çıkan zorbilmez ailesinin reisi "faruk zorbilmez" daha bu sabah "afyon sandiklidayim gelin beni alin" diyerek ailesini aramisti..

trabzondaki bu buruk havanin içine galatasaray geldiğinde trabzon halki maça bilenmisti. tüm hayal kirikliklarini, tüm vazgecişlerini bu maçla üzerlerinden atacaklardi. kayserispor maçından beri galip gelemeyen trabzonspor galatasaray'i taraftariyla yenecekti. trabzonsporlu taraftarlarin maçtan evvel kahvelerde, otobus duraklarinda, iş yeri ve okullarda konustuklari tek konu vardi: trabzonu satip gidenleri yuhalamak.. bu ugurda tam tamina 6 senedir pideci cirakligi yapan "selcuk" antreman olsun diye mahalleli esnafi tarafindan yuhalanmisti 3 gün boyunca..

fatih terim kazanan kadroyu bozmuyor, engin'in cezasi gecmesine rağmen emre çolak'i kesmiyordu. engin başta buna üzülse de "kafa" "baş" gibi kelimeler kendisine hatirlatilarak üzüntüsü itina ile giderilebilirdi..

velhasil maç bu ahval ve serait içinde başladi. yurdun kahvehanelerinde daha maç paralari toplanmamisti ki elmander topu trabzon aglarina birakiyordu.. meshur taktik catanaccia'yi bulan teknik direktoru `herrara`'nin "günlerce maç için plan yaparsin, kafanda taktikler üretir, maçı hayallerinde yüzlerce kez oynarsin. bir sonuca varirsin. sonra maçın 2. dakikasinda bir gol yersin ve tüm taktik uçar" kelami, tüm entel futbolseverlerin kulaginda yankilaniyordu..

galatasaray ilerde basiyor trabzon ise toparlanamiyordu.. trabzonlu oyuncularin suratinda mahmut hoca tarafindan cezaya birakilmiş hababam sınıfı psikolojisi okunuyordu.. "bize de bir gün kader güler, güler inşallah" psikolojisi bir tek colman'i etkilememis görünüyordu. garibim bir o yana bir bu yana koşuyor, arkadaslarina "allahini seven forvete gelsin ya" diyordu..

ilk yari tam 1-0 bitecek derken, ceza yayinin önünde bir serbest atis oluyor, topun basina selcukla melo aynı anda geliyor, melo'nun bir pandomimciyi aratmayacak "anam da sag koseye caktim" kosusu tolgayi yaniltiyor, selcuk da yanilan tolganin sagindan topu aglara birakiyordu.. devre 2-0 biterken tribunler hala topa melo'nun mu yoksa selcuk'un mu vurdugu konusunda tartisiyor, hatta foroz'da tv'den net tekrari gelene kadar küfürlesme bile yasaniyordu, konuyla ilgili olarak..

ikinci yariyla birlikte diger kanalda umutsuz ev kadinlari dizisi de basliyordu.. bir cok evde "bu maç burdan çevrilmez" düşüncesi hakim oldugundan kanal çevriliyordu.. hoş trabzon'un gol atmaya niyeti falan yoktu. elmander boyna gol kaçırıyordu bunun aksi olarak.. ama maçın kırıldıgı nokta zokora'nin haksiz bir kirmizi kartla oyundan atildigi pozisyondu..

nasil yapilmali, buna nasil care bulunmali bilmiyorum ama rakibe kart gördürtmeye calismak kesinlikle yasaklanmali.. zokora'nin melo'ya yumruk falan atmadigini,elinin kazara oraya yükseldigini bördük. o kazara carpmayla o kadar kivranmaz delikanli adam.. oyle kivranirsa hakem de gösterir kirmizi kartini işte.

her neyse, ceyhun galatasaray formasiyla benim bildigim ilk golunu eski takimina atarken maç 3-0 bitiyor ve galatasaray besiktas beraberligi sonrasinda zorlu 4 maçı 12 puanla geçiyordu.. dahasi bu 12 puan'i semih gibi, emre gibi oyuncularla aliyordu..

2011 galatasaray - fenerbahçe : 3 - 1

Çarşamba, Aralık 07, 2011 zaman: Çarşamba, Aralık 07, 2011

hamd olsun hürmetli sultanimiza ki 2 senedir yenme muvaffakiyetinde bulunamadigimiz fenerbahce cemaatini yendigimiz musabakadir... mal bulmuş mağribi gibi sevinçliyiz yalan değil.. üstüne bir de ezici bir futbolla galibiyet geliyorsa çalsın sazlar, oynasin kızlar..

maçtan evvela, okullarda, iş yerlerinde, metrobuste, kahvehanelerde "maç ne olur?" muhabbetleri dönerken tüm galatasaraylilar galibiyet konusunda iddiali ama illa ki akillarinin bir köşesine "çok da iddiali olmayalim yarin sokağa çıkmaya yüzüm olsun" diyorlardi.. zira biz ne derbiler görmüştük ki galatasaray en iddiali olduğu zamanda bile mağlup ayriliyordu sahadan..

lig tv kameralari maçtan evvel stat çevresinde dolaniyor ve aşına olduğumuz eliyle 5 yapan insanlari, "biz bu maç için duisburgtan geldik, galatasaray'a güveniyoruz!" diyenleri, bi elinde pide diğer elinde üflendiginde "booo" diye ses cikartan aparatiyla, pelerin yaptigi bayragi ile dolasan cocukları gösteriyor ve skor tahminleri aliyordu.. stat'a giden metro bozulmuş, deplasman tribunune de galatasaraylılar doldurmustu.. buradaki tribunlere oturan 17 yaşındaki ferhat "şampiyon fener" diye bagirip tüm dikkatleri üzerine çekiyor lakin olay gençliğine veriliyor gerginlik büyümüyordu..

ali sami yen'den şeklen bin kat daha güzel olup, ruhen binlerce kat eksik olan stat gelin gibi maça hazirlanmişti ama işte deplasmana gelen taraftarlar eksikti.. futbolun marka değeri adına, futbolun en kutsal şeylerinden soyutluyorlar ya bizi bu üzücü.. hiç bir fenerbahçeli ve hiç bir galatasarayli galatasaray/fenerbahce deplasmanini yasamadan gercek galatasarayli olamazken bu hakki elimizden almalari acidir..

her neyse saatler 1930'u gosterirken takimlar sahaya çıkıyor, tam o sirada 600 liralik bilet alanlarin bulundugu yere sabri geliyordu. kadrolar aciklandiginda sabriyi kadroda gormedigi için "kesin kazandik" diyen bu zengin taraftarlar 2 sira önlerinde oturan sabriyi birbirlerine gösteriyor ve paranin saadet getirmedigine bir kez daha kanaat ediyorlardi..

aykut hoca kafasinda maçı defalarca oynamisti.. galatasaray once canavar gibi saldiracak, fener bu ataklari dindirecek sonra ataga cikacak selçuk kaleyi buldugunda vuracak ve top kendiliginden aglara gidecekti.. hep böyle olurdu çünkü.. galatasaray saldirir, atkinson, johnson, selcuk vurur top kendigilinden aglara giderdi..

ama bu sefer oyle olmadi. 2 forvetle ve sagda kazim solda emre ile saldiran galatasaray ardi ardina pozisyonlar buluyor ama sakallari ile canli bombaya benzeyen "küfür ederseniz vallahi de kendimi de bu stadi da patlatirim" diyebilecek sekilde duran volkan, toplara gecit vermiyordu.. yurdun değişik yerlerinde ve bilhassa uşak'in eşme ilçesinde "ye anasini satayim bunu ye bari!" sesleri kahvelerden çıkıyordu.

muhtesem yüzyil tvlerde başladığı sirada galatasaray akin akin fenerbahce kalesine geliyor ama memleketin kizlari bunu goremiyordu.. bu kizlar maçtan sonra sosyal medyada "en büyük cimbom" yazacak kizlar olacaklardi.

her neyse, dakikalar 33 ü gösterirken sağ kanattan ceza alanina giren eboue yobo'yu ekarte ediyor ve volkan'ın apış arasindan golu atiyordu.. fil dişi'nin yerel dillerinde "beşlikten attim" diye bagirarak arkadaslarina kosan eboue'nin sevincine kimse ortak olamazken, fatih terim'in kapşonu gözlerinin önüne düşüyor, gecici körlük teknik heyeti korkutuyordu..

fenerbahçeliler olayi anlamamisti.. yine de fenerbahçe maçı dondurebilirdi.. yedek kulubesi zengindi ve dahasi samandira'nin harika bir berberi vardi.. yobo, stoch, caner gibi isimler buna emindi.. her ne kadar stoch'un saclari edirne keşan'da "çük kafali" olarak nitelendirilese de sahsim adina saclari begendim..

nonda'dan sonra fener'in yedigi ikinci bir siyahi goluyle senlenen galatasaray taraftari cok gecmeden bilica'nin "anam top nerde?" serzenisi ile elmanderin topu aglara gondermesi ile cosacak ve ilk yariyi "üc üc üc üc" sesleri ile bitirecekti..

devre arasinda herkes muhtesem suleymana kitlenmisken, fenerbahce soyunma odasinda gözler kapida olacakti.. daha gecen sene degil miydi o aziz baskan bir hisimla devre arasinda içeri girerdi.. primlerden bahsederdi, yenilirlerse olacaklardan bahsederdi, konusur da konusurdu ve ikinci yari bambaska cikardi fener? yoktu işte..

ikinci yari bu hengame içinde başlıyordu.. emre ve bienvenue oyundan aliniyordu.. hoş bienvenue oyunda miydi 45 dakika boyunca emin degilim.. ama yine de aliniyordu işte oyundan.. yerine stoch ve semih giriyor fenerbahce etkili ataklar düzenlemeye basliyordu.. hatta bir noktada stoch'un topu direkten bile dönüyordu..

ama işte nedense fenerbahce'nin sansi tutmuyordu bu sefer.. hep fenerlilerin attigi "uzuvlarla gol" bu kez galatasaraylilar tarafindan, melo tarafindan atiliyor ve melo golunu pitbul hareketi yaparak kutluyordu.. sevdigine küfür eden antepliler "uuuşt kopek" diyerek melonun sevincine ortak oluyorlardi.

bu dakkadan sonra maç bitmişti.. geri donmesi icin aykut'un klubede degil sahada, ridvan'in ntv studyolarinda degil aykut'un yanında olmasi gerekiyordu.. müjdat'i, semih'i, oguz'u ara ki bul ayrica..

velhasil dönmüyordu da maç. son dakikada alex bir gol atiyordu ama galatasaray ünal aysal'in baskan oldugu ilk fener maçını fener bahçeyi ezerek kazaniyordu.. bir galatasaray'li olarak şu espri ile kapatmak isterim geceyi "maglubiyete kizan fenerli arkadaslarimiz, angry birds oynasinlar.. insani rahatlatiyor

2011 ankaragücü - galatasaray : 0 - 3

Pazar, Ekim 02, 2011 zaman: Pazar, Ekim 02, 2011



(bir gün tekstil teknolojisi, nasıl tutarsan tut dogru açılan atkilar yapacak!)


zemherilerin iyiden iyiye başladığı, pencerelerin kapanıp, televizyonların balkondan içeriye taşındığı, kışlıkların o naftalin kokulari içinde tekrar üzerlere geçirildiği günlerde, bu zemheriler gibi ürkütücü, ve başka hiç bir şeye benzemeyen kara günlerde, bahari ahmet arif` ile karşılayan memleketin dağlarının sonbaharı kanla karşıladığı şu günlerde oynanan bir musabakadir.. adorno der ya "austwich'den sonra şiir yazmak barbarlıktır" diye, işte öyle bir pişmanlıkla izlenip ve bilerek milliyet gazetesinin "ankarada galatasaray tarafindan atılan 3 gol vardi" haberinden yarim gün sonra "şok şok yine çatışma" yazacağını, oynanan, izlenen ve galatasaray'ın kazandığı bir musabakadir.

eğer bir şehre sonbahar yakışacaksa, o şehir ankara olurdu heralde.. baharları ne kadar nefes alınmaz, nasıl polen kabusu bir şehirse, sonbaharları da o kadar güzeldir bu memur şehri.. okulların başında daha tertemiz olan, sayfalarının kenarları ataç olmadan dahi dümdüz duran bir defter ne kadar güzel gelirse bir insana, ankara da kışın başında öyledir..

her neyse pastoral girişten sonra olaylari anlatmanın vakti gelmiştir diye düşünüyorum.. öncelikle zaten hali hazirda geceden kalmis başka memleketlerden gurbete gelen, gazili, mülkiyeli odtülü gencler kizilayda demlenip metroya atlayip ulustan çıkarak ve tüm bu süre zarfinda kaskollarini ve formalarini gecekondudan saklamaya calisarak 19 mayis stadyumuna doluyorlardi.. fakat yüzde 5lik kontejyan bu gençlere az gelmişti ki direkt formalarla ankaragücü tarafindan bilet almislar, ve ankaragüclü taraftarlarinin arasinda kalmislardi.. deneyimli emniyet amirleri "bunları burada yerler" tebligati ile galatasaraylilar bir araya toplaniyordu maçtan evvel..

ankaraspor gibi ankaragücü'nü de kendi hırsı ve küstahligi yüzünden yok etmeye giden melih gökçek'in hiç bir zaman sahip olmadığı takima sevdalilar bambaşka tribunlerde takimlarini destekleyeceklerdi.

saat 1900'u gostermisken tüm ilkokul cocukları yataklarına gönderiliyor, ve büyük abileri tvlerinin başında, birahanelerde, kahvelerde ve statta yerlerini aldıklarında maç firat aydinus'un düdügü ile basliyordu.. son 4 maçın 3 ünü kazanan ankaragücü buradan da bir galibiyetle ayrilmak istiyordu ki maça hizli başladı.. 12. dakikaya kadar Rajnoch kaleyi iki kere yokluyor, maçı izleyen herkes "bu sarı kafa bugun gol atacak" diyordu.. velhasil çok beklemeden aradigi golu buluyordu Rajnoch.. galatasarayin lig tarihindeki 3000. golu olarak kayitlara gecen bu golu kendi aglarina birakan sarisin velet, tarihe geçiyordu.. 2000. golu atan hakan ünsal'ın yanında nasil duracak tarihte bilmiyorum gerçi..

her neyse, bundan yaklasik 10 dakika sonra, bir kontra atak yakaliyordu galatasaray engin baytarla birlikte.. sol kanattan yardirip gelen baytar, ortada selcuk inanı görüyor, selcuk rakip sahanin orta yerlerinde ilerde ceza alanı girişindeki kazım i görüyor, kazım da sag caprazdan kalenin tavanina şutu çakıyordu.. sanırım galatasaray son yillarda hiç böylesine güzel bir gol atamamıştı.. ve bu yüzdendir ki ilk golde sevinmeyen tüm galatasaray'lılar bu golde bagiriyorlardi..

sonrasinda barcelona'nın sahip olamadigi bir edeple galatasaray duruldu.. atilan her 2 golu ekstra 1 puan vermiyordu federasyon çünkü.. ha 2 gol atmissin, ha 8 gol.. (bu konuda ciddiyim.. en güzel maç 8-0 olan degil, 3-2 biten mactir gönlümde)

(kim söylemisti bunu bilmiyorum ama: "eskiden futbol zenginlerin fakirleri izlediği bir oyundu, şimdi ise fakirler zenginleri izliyor".. yerden göge kadar hakli.. o gömlegi, o saati, o kemeri, o pantalonu hangimiz alabilir ki?)

ilk yari 2-0 galatasaray'in üstünlügü ile biterken, tribunlerin bilimum yerinde çekirdek paylaşımı ve hacılanan çakmaklar neticesindeki küçük tatsizliklar çıkıyor, olaylar büyümeden atlatiliyor, hep beraber bursaspor lehine tezahuratlar yapiliyordu..

galatasaray'in bu sene "allahini seven defansa gelsin" parolasi ile aldigi ujfalusi ikinci yarida topla ileriye cikiyor, önündekilere "hoooşt damperli geliyor" diye bagirarak onunu acip santrafolari topla bulusturuyor ama bu akinlar golle sonuclanmiyordu.. bilimum oyuncu degisiklikleri ve baytar'in dalaginin bilhassa şişmesiyle baroş oyuna giriyor, daha 5 dakikasi dolmadan penalti yaptirip gol atiyor, 10 dakikasi dolmadan da sari kart görüyordu..

hülasa, galatasaray'in eski güzel günlerde olduğu gibi hucuma kalkarken 2-5-3 ve defansa donerken 4-2-3-1 taktiklerine donecek oldugu bu maçta iyiden iyiye kesinlesiyordu.. ama işte sağ bek sabri.. 3 puan'in güzel ama zevksiz, heyecansiz bir oyunla alindigi bir musabaka da kazasiz belasiz bitiyordu böylelikle..