2010 Galatasaray: 2 - Karpaty Lviv: 2

Perşembe, Ağustos 19, 2010 zaman: Perşembe, Ağustos 19, 2010




2010 yazında memleketin dört bir yanı evet ve hayır şaklabanlığı ile 35 derecede kavrulurken, arada futbolun yeşil çimlerine 90 dakika bakmak mükemmel oluyordu. ama memleketin fukara galatasaraylıları çim kokusunu statta değil ancak çakma "kır düğünlerinde" alabiliyorlardı. 35 liraydı eski açık biletleri çünkü. `looking for eric` de manchester unitedlı fukara taraftarın geldiği yerdeyiz.. oraya maçı evinde izler gibi izleyecek olan taraftarlar gidiyor bu fiyatlarla.. çünkü biliyorsunuz maç biletleri pahalandıkça tribundeki taraftar azalır, seyirci artar.. ve o seyircidir ki maçın ilk yarısında 2-0 mağlup olursanız arkanızdan "sabrımız taşıyor, adam gibi oynayın" diye bağırabilir..

işte bu ahval ve şerait altında 19 ağustos 2010 günü yeryüzü cehennemi mecidiyeköyde oynanan ve galatasaray'ın rijkaard yönetiminde ender yaptığı geriden gelerek toparladığı ve en azından ufak bir kırıntı bıraktığı musabakadir.. her şeye rağmen seviyoruz bu kahpe oyunu..

ama kuralar çekildiği gün endişe etmiştik başta. şahsi adıma üstüm çıplak bir şekilde ekmek arası yoğurtlu kızartma yerken kuralara tanıklık etmiş, evvelki sene başımıza gelen ukraynalı metalistin ne kadar manyak olabileceğini tecrübe etmiştik. ukrayna dersin, ahvadımız sivastapolu top yağmuruna tutmuş, allah allah demiş aman vermemiş dersin, ama adamlar bizim tıfıl futbolcularımıza cevval oynayabiliyor. her neyse iftarlar yapılmış, stada giden gitmiş, teravih'e gidecek olanlar bluetooth aparat ile "teravi kılarken maçı dinlerim" diyip imam'a görünmeyecekleri bir yerde namaza divana duracaklarken saat 21 gibi musabaka başladı.. (yurt çapında teravih namazında maç dinlerken yakalanan 37 mümin'in namazlarının sevapları iptal edilmiştir..)

galatasaray'ın bu sene takıma transfer ettiği birbirinden kötü saç traşlı iki oyuncu, serdar özkan ve ali turan ilk 11 de kendilerine yer bulurken, geçen senenin kadrosundan değişik olarak bir tek forvette mehmet batdal vardı. rijkaard'a yapılacak yegane bir eleştiri varsa, o da koca bir sene başında durduğu takımda ali turan ve serdar özkan kadar yetenekli (yani illaki vardır) gençleri altyapıdan üste çıkartamamasıdır.. eminim yahu a2 takımda var ali turan'ın yapacağı işleri yapacak genç hem de daha güzel traşlı..

her neyse hakemler "beyler hazırsak başlıyoruz" diyip maça başlarken galatasaray'ın taktik belliydi. rijkaard ingilizce olarak "ayhan, sarp, ali siz hızlı tek paslarla oyunu açıyorsunuz. adamlar topu almak için size bastıklarında topu ileri atıyorsunuz" diyor, ama tercüman mert çetin "ayhan, sarp, ali adamlar size pas yaptıklarında siz hızlıca onlara pas yapıyorsunuz sonra topu almak için ileri atlıyorsunuz" demişti. ben rijkaard gibi bir teknik adamın bu kadar kapasitesiz bir orta sahasının olduğunu görüp böylesine bir taktik verebileceğine inanmıyorum çünkü.. galatasaray tüm ilk yarıyı bu taktikle harcayacaktı.

daha 10 dakikada sarışın ukraynalı çocuk 20 sene evvel doğsa şimdiye kozmonot olacak kuznetsov aykutla karşı karşıya kaldı.. aykut'un viking böğürttüsüne kanan kuznetsov topa önündeki forma reklamının hakkını vererek "zik" gibi vuruyor top gimaya kadar gidiyordu (ali sami yen'i bilenler için söylüyorum)

34. dakikaya kadar maçta bir halt yoktu.. aynı saatlerde dsmartta olan "kurbağa ve prenses" bile daha eğlenceli bir 34 dakika sunabilirdi bize ki az önce topa "zik" gibi vuran kuznetsov bu kez arka direkte affetmiyordu.. bundan 10 sene evvel avrupada maç yaparken "her sene böyle milan'a da böyle" diye tezahurat yapan taraftar şimdi "yuh be" diye takımına sövüyordu.. bu dakkadan hemen sonra kameraların, düğünde köylünün yeni gelin'e devamlı bakması gibi baktığı baroş hemen oyuna giriyordu kardeşimiz batdal'ın yerine.. kapalı üstten birisi "sanki batdal'a top geldi de atamadı çocuk" diyor, bir incici piç de "adam haklı beyler" diyip tribundeki diğer jargon bilenlere kahkaha attırıyordu..

tüm bu tantanadan çok değil 5 dakika sonra yine arka direkte bu kez hakan balta'nın folklör oyuncularının "gögsüme vura vura ley cürüttüm sol yanımı" hareketleri tarzında bir hareketle topu karşılamasını becerememesiyle, yine arka direkte zenjov topu ağlara gönderiyordu.. maç 2-0 olmuştu ve golden sonra ekrana gelen adnan polat'a yurt içinde, yurt dışında ve yavru vatan kıbrısta küfrediliyordu.

maçın ilk yarısı biterken tribunlerden "adam gibi oynayın sabrımız taşıyor" tezahuratları yükseliyordu. tüm bir ilk yarı boyunca doğru düzgün tezahurat yapmayan taraftarın takımın moralini iyiden iyiye bozan bu mafyavari tehdit tezahuratları mustahak bu galatasaray yönetimine.. ön eleme maçında fanatik taraftarların girdiği kale arkasının biletlerini bile bu kadar yüksek tutarsan takımı seven değil, başarıyı seven adamlar dolar tribune ve böyle de bağırırlar..

her neyse.. ikinci yarıda arda daha çıkış tünelinde "beyler bildiğimiz gibi oynuyoruz" diyip takımı ateşliyor, hakkatten de galatasaray ikinci yarıda, ilk yarıda olmadığı kadar istekli oynuyordu.. "ya bu adamlar yetenekli, yetenekli olmasalar bu kadar üzülmem" diye iphone'undan twitter'a mesaj geçen delikanlının telefonu daha 59. dakikada kewell'in ortasına kral baroş'un bekletmeden, penaltı noktasının 2-3 metre sağından vurduğu topun gol olmasıyla yere düşecek, artık tüm maç boyunca bu delikanlı cep telefonunu arayıp duracaktı..

daha 30 dakika vardı ve galatasaray taraftar ikinci golun geleceğine emindi. ki baroş un roveşatası iska geçiyor, servet'in kafası direkte patlıyor ama gol ancak 86. dakikada kewell'in sol kanattan neredeyse sıfıra inip yerden ortaladığı topa baroş'un vurmasıyla geliyordu.. 2-2 olmuştu bu da yeter diye bakıyordu yurt sathında çoğu galatasaraylı.. kahvelerde, iki televizyonlu yerlerde fenerliler hop oturup hop kalkarken, illa ki "heralde bursadan gol haberi aldılar eki eki" esprisi yapılıyor, servet kaleciye faul yaparak bir gol atıyor ama tabii ki sayılmıyor, ve maç böyle bitiyordu..

gerçektende de galatasaray bu takımı çok net yenebilir orada.. yeter ki gerçek galatasaray gibi oynasın. hepsinde var yetenek.. yeteneksiz çocuklar değil, bugun bir barış özbek bile (ki b8 diye analım kendisini) nereden baksan senden benden yetenekli topçu.. yeter ki oynasın.. yeter ki istesinler.. bu oyunu, futbolu durduk yere içimizi üzüntü ve mutluluk ile doldurduğu ve bir şeyler için umut bağlattığı için seviyoruz..

2 yorum:

Anıl dedi ki...

"Yönetim istifa" ve "Rijkaard defol" diyenler taraftarsa, ben razıyım seyirci gelsin maçlara, taraftar değil.

littleiv dedi ki...

maçtan daha zevk verdi yazı. benim de yorumum bu olsun.