sen başkalarına benzeme sakın hep böyle kal

Pazar, Aralık 13, 2009 zaman: Pazar, Aralık 13, 2009

http://img268.imageshack.us/img268/5070/45353569.jpg

yeni mezun olup çalışmaya başlayanların karşılaştıkları inanilmaz eğlenceli bir durum vardır. alaylı ile mekteplinin ilk mucadelesi.. sen 4.5 cm dersin adam "3 parmak yani?" diyip kestirip atar.. işte erman toroğlu tüm bu okullu futbol tayfası içinde, tüm tekniğin, tüm bilimin içinde, devre arasında yapılan istatistik analizlerinin, bilgisayarlı antreman programlarının içinde hala o alaylı tavrı koruyan bir adam.. bu yüzden seviliyor ya.. pierosu, 10 kusur kamerasi varken hala o bi studyo görevlisinden direk olmasını istiyor, kendisi de topu tutuyor.. hey yavrum hey..

erol evgin şarkısı armağan etmeli kendisine: hep böyle kal

foto için ekşi sözlük'ten mayapan'a teşekkürler..

2009 antalyaspor galatasaray

Cuma, Aralık 11, 2009 zaman: Cuma, Aralık 11, 2009


(elano'nun ismini melodili söylemek için şu şarkıyı öneriyorum: http://fizy.com/s/102vsx elaaaanooo oooo oo elanooo o o oo oo)

şu hipnoz için kullanilan aparatlar olur ya, mançuryali adayin falan da vardır mesela.. bir ses duyar, bir parola işitir kim olduğunu, ne yaptığını unutur ve birden programlandığı adama dönüşür.. sanırım şu hakemlerin ağzındaki düdük de benim için öyle. o düdük çaldığında tüm uğraşılarımı, kim olduğumu düşüncelerimi unutuyorum.. o düdükle beraber ne şehitlerin acısı kalıyor, ne de yerin bilmem kaç kat altında kalanların kederi. ne partiler kapatiliyor, ne de demokrasiye nanik çekiliyor. nasıl oluyor bilmiyorum ama benim bir paralel evrenim varsa onun kapısını hakemin düdüğü çalıyor.. ve bittiğinde eğer 2-0'dan gelip 3-2 kazanılan bir maç varsa o maç apayrı bir yere konuyor gönlümde..



(acaba futbolcular da facebookta "ay ay tagleme onu onda çok kötü çıkmışım yaaaa" yapıyorlar mıdır? yapıyorlarsa bu fotoda kimler olduğunu söylemicem)

galatasaray maçtan evvel antalya'ya pek sakin gitmemişti aslında.. havalimanında beklerken bir yolcu birden keita'ya "nasıl oturmak o öyle, örf anenelerimizi bilmiyorsan öğren" diyerek çıkışmış, keita'nın türkçe bilmemesi ile olay büyümemiş, sonrasında "bağrışma çağrışma niye?" diye sorulan sorulara birisi "ya adam tombala çekiyormuş ulu orta" şeklinde asparagaz yanıt vermişti.. herkes tribunlerde dtp'nin muhabbetini konuşurken, ingiltereden antalyaya gelip 10 senedir orada yerleşik yaşayan "mr cronwell" durumu "ulen bizde bir olay olur, 3 ay konuşuruz.. sizde bir olay oluyor 2 gün konuşmaya kalmıyor yeni bir tanesi patlıyor.." şeklinde açıklıyor, çevresindekiler durumu "ehehe türkçe konuşuyo len, pezevek desene bi" diyerek mavraya vuruyorlardı..

antalyaspor taraftarları garip bir şekilde saygı duruşundan önce "açılıma çözüm, öcalan'a ölüm" pankartı asıyor, saygı duruşundan sonra şehitlerin ölmeyeceği bağırılıyor, ve maç tosun hakemimiz deniz çoban'ın düdüğü ile başlıyor..

(istenmeyen zamanlarda ereksiyon olunduğunda adile naşit'i düşünmek çoğu zaman bir çaredir)

öncelikle şunu söyleyeyim, bir futbol taraftarının bir maçtan zevk alması için gerekli her şeyi sundu bu maç. futbol demeyelim de galatasaray taraftarının diyelim..
1)goller : 5 gol vardı ve bunun 2 sini rakip attı.. üstelik 2-0 dan maçı çevirdik. salak bir şekilde ofsayt taktiği yapan galatasaray'i mehmet hoca çözmüş, iki golde de ofsayt taktigi yapan savunmayı, golu atmayacak oyuncuları ofsaytta birakarak avlamis ve 2 gol attilar.. sonrasinda önce keita kewell in caprazdan vurdugu ve direkten dönen topu önce omzuyla, sonra da kafalayarak (kafaladi resmen, kafa vurmadı), ikinci olarak, elano defansın hatası ile ömer'in koltuğunun altindan şık bir plase bırarak, son olarak da kewell, keita'nın pası ile çok sakin bir şekilde düzeltip topu aglara göndererek galatasarayın gollerini attılar.. gerçekten mükemmel. 3-0 olsa veya 3-1 olsa veya işte bi o öne geçse bi bu öne geçse bu kadar keyifli olmaz..



(maçtan sonra arda, antalyalı mahkumlara formasını gönderdi.. demir parmakliklar ardında yaşam zor.. çok zor.. )

2)sahalarda görmek istemediğimiz hareketler: tamam bu hoş bir şey değil ama ben zevk aliyorum yalan değil. maçın daha başında caner ile sedat'ın sanırım kapışması, sonrasında ömerin tripleri, en sonda da kewell ile munakaşalar.. gerçekten hoşuma gidiyor. ortalama 25 yaşındaki adamlarin orta okul cocukları gibi didişmeleri çok eglenceli. "bak eşek yüküyle para aliyorlar ama hala orta okuldalar" diyebiliyorum

3)televizyon mikrofonlarinin sahaya çok yakin durup sahanın tüm sesini bize ulaştırmaları.. bunu ancak ikinci lig maçlarında etüt edebilirsiniz.. 1000 kişi maksimum maça gider akhisar belediyenin sol açığı bir orta yapar forvet topu yakalayamaz sol açık lafı atar "çükünü elime alayim da sokayım seni gerdeğe ancak öyle yapican sen".. işte bu maçtada bu tarz şeyler yaşandı. daha fazla anlatmak istemiyorum..

4)kararlarindan tutarsız ve kötü bir hakem.. tüm sinirini hakeme yönlendirebiliyorsun böyle olduğunda.. deniz çobanın tripleri ekstra olarak beni benden aliyor. bir pozisyonda yere yatan antalyaliya inanilmaz bir bakkal imitasyonuyla "hastir len" dedi mesela.. aynı tepkiyi geçenlerde "3 bira şişesi getirdim abi dolusunu aliyorum" dediğimde gördüm mesela..


http://www.ajansspor.com/galeri/resimler/62625F62635F6361616A5163636B66646B6268696AA8869F.jpg
(bu blog tarihinin en fantastik fotosu bu olmalı.. optik yanılgı aslında hepsi arda desem yiyen olur!)

hülasa memleketin tüm bu ahval ve şerait içinde hiç bir şeyi iplemeden maç izlediğimiz için aslında bize plaket falan verilmeli. ya da biz de bir etnik azınlık sayılmalıyız. futbol taraftarları için de açılımlar yapılmalı. maç olduğu günler mesela tatil ilan edilebilir.. bilemiyorum.. maç izlemek için içinde bulundugumuz durumun namusait olmasını zerre önemsemiyoruz.. üstüne bir de takımımızın yıldızları geri döndüyse, elano yavaş yavaş kendisine geliyorsa, keita mükemmel oynadiysa, arda turan rakibe ortamı dar ettiyse deliriyoruz.. üflemeyin sakın a dostlar uçuyoruz yahu! ha bu arada lider galatasaray..

2009 galatasaray istanbul büyükşehir belediye maçı

Pazar, Aralık 06, 2009 zaman: Pazar, Aralık 06, 2009

(bir satır, ya da bir tek sigara, anlatırdı derdimi sana, hüzün dolu sensiz geceler ya da ben ne yapıyorum lan?)


David Bowie'nin şu "uzayda kızlar kendileri teklif ediyorlarmış abi" zamanından kalma şarkısı "space oddity" vardır ya, orada "the earth is so blue, and there is nothing i can do" deyip, blue'nun hem hüzün hem de mavi anlamına gelmesiyle "dünya çok mavi/hüzünlü, benim yapabilecegim hiç bir şey yok" der.. bu lafı aynen galatasaray'a monte edebilirdik bu gece, "hüseyin göçek bu gece çok saçmalıyor, ve bu konuda galatasaray hiç bir şey yapamıyor".. çünkü futbolda eğer hakem ahmet çakar değilse, hiç bir hakem gol atamıyor. sen çıkıp oyununu oynarsan, 3 gol atıp durursan, hakemlerin yaptığı hataların hiç bir önemi olmaz..


http://www.webaslan.com/img/3/2009/adnan_polat5767.jpg
(başkan adnan polat maçtan sonra seramik federasyonunun başkanlığından ayrıldığını basına açıklamak istedi. ama başkanlıktan çoktan ayrıldığı kendisine hatırlatılınca içine bir hüzün çöktü. insan sırf bugününü degil yarinini da düşünmeli)

her neyse.. maçtan yaklasik 5 saat önce bursa'da sarı kırmızılı bir takım galip gelmiş ve zirve'nin renklerini belirtlemişti. "bu sarı kırmızı renklere titan beyazı ile galatasaray yazmalıyız" derdi sanırım trt 2'deki koca saçlı amca galatasaray kulubunde çalışıyor olsa.. hasan kabze ligi bitirmiş, tatile, eski takım arkadaşlarını görmek için istanbula gelmiş "işte bu statta bana forma vermediler abi, bi inönü'de verdiler onda da gol attim" diyip kısa geçmişinden bahsediyordu. arda ve hakan balta bağcıklarını kırmızıya çevirip "bu bağcıkları alın ve afrika'daki aids'le savaşta bir enjektör olun" kıvamındaki kampanyayı destekliyor, taraftarlar pana maçı sonrası maça pek ilgi göstermiyor, büyükşehir belediye'nin toplamda 25 kişi olan taraftarlarından kimse maça gelmiyor ve maç diken saçlı hakem hüseyin göçek'in ilk düdüğü ile başlıyordu..

galatasaray sene başındaki taktiğe dönmüş görünüyordu ilk dakikalarda. 4-2-3-1 dediğimiz, "topu ileri gönderiyoruz orada kim kaleyi görürse yapıştırıyor" manasına gelen bu 4 hucuma sahip taktiği galatasaray takımı ilk dakikalarda rakibi yormak için kullandı. 8 eksiği olan büyükşehir belediyesinin şanlı takımı (birileri futbola yatırım yerine şehre yatırım yapabilir mi bu arada? ) galatasaray ileri uç elemanlarının da basiretsizliği ile ilk devreyi berabere bitirebildiler.
http://www.ajansspor.com/galeri/resimler/61675F62635F6361616A5163636B66616B61679967A28278.jpg
(küçükken tsubasa'ların karşısındaki takımı tuttuğum anlar oldu. mazlumu tutmanın verdiği bir gerzeklikle. ama bu belediye takımlarını hiç tutamadim. seyircisi yokken ve çok parası varken benim sevgime ihtiyaçları yoktu ki. işte bu şutun getirisi olan gol beni tüm akila şutlarından daha çok üzdü. itiraf ediyorum!)

hakketten berabere kalınan bir maçın yazısını yazmak çok zor. ikinci devrede kewell, barbosa'nın kaşının gözünün kanaması ile onu tutan rizvan'ın kısa boylu kalması ile bir kafa golünü tıngır mıngır ağlara gönderdi.. sonrasında elano çıktı, barış çıktı keita ve ayhan girdi ama son 15 dakikada nedense galatasaray takımı kendi sahasında geriye çekildi. hakem hüseyin göçek gözün ve nizamın olduğu yerde garip garip düdükleri galatasaray aleyhine çalarken tribunler her geçen dakika kendisine daha çok yüklenmeye başladılar. hele bir de servet'in eline çarpıp penaltı olması gereken toptan sonra hüseyin bey iyice delirdi. 15 bin kişi adınıza "haydi haydi haydi oy bizim için hüseyine koy" diye bağırırsa, orada koyma şansına sahip hüseyin de çok net bir şekilde koyar size arkadaş. tribunde olup da takımını kötü etkilemek diye bir hadise varsa bu gece mecidiyeköy'ün ışıkları altında, o gerçekleşmiştir. velhasil 90+3 de uzaklaştırılamayan bir top leo franco'nun kurtaramayışı ile ağlara gidiyor, mustafa sarp sinirden önünü yırtıyor, ve galatasaray lider olabileceği haftada 4. oluyordu..


freddy-mercury.jpg9399081.jpg
(mustafa bağırıp çağırmasa "who wants to lead forever!" kivaminda bir şarki söylese, freddy mercury gibi olacaktı bugun sahada.. formalarin önleri öyle olabilmeli fakat.. isteyen açsın göbeğine kadar yahu, 80lerin başları geri dönsün, tarık akan zayiflasin, frank zappa bıyıkları uzatsın..)

taraftar olarak bazı şeylere tepki göstermemek inanılmaz zor, ama orada sahada olan adamların da insan olduğunu, golden sonra üstlerini başlarını yırtabilecek kadar akli baliğ olmadıklarını bilmekte yarar var. tribunden söylediğin sözler kendilerini etkiliyor, yapilan her bir şey kendilerini etkiliyor.. aziz yıldırım konuşmuş etmiş bence hava civa. dediğim gibi hakemi de yenebilecek bir oyun oynasan, o zaman bağırırsın işte hakem noluyor diye. ama sen tribunden hakemi delirtip takımının berabere kalmasını sağlıyorsan bu gerçekten dandik bir şeydir taraftarlık adına. ancak eve giderken bir kebap yersin e5'in altında, maçtan bahseden gazeteleri okumazsın sonrasında..

2009 galatasaray panathinaikos

Perşembe, Aralık 03, 2009 zaman: Perşembe, Aralık 03, 2009

biz futbol seyircisinin istediği şey öyle galibiyet falan degil aslinda. hiç birimiz stadyumlara giderken, televizyon başına otururken mutlak bir galibiyetten keyif almiyoruz. bundan zevk alsak, bunu arzulasak adıyaman belediyesporla her sene bir kaç maç düzenler ve tribunleri ardı ardına doldurur takimlar. milliyet'in internet sitesinde de yazar "ali sami yende 14 gol sesi vardi" diye. ama dediğim gibi kimse bundan keyif almiyor, herkes zorla alinan bir bir panathinaikos galibiyetini her şeye değişebilir. hele ki sahada mükemmel oynayan bir kaptanlari varsa..
(kartal uçuşuuuuuuu)
maçtan evvel pana olimpiyakos deplasmanina gitmiş, orada bir güze yenilip üstüne bir de kalecileri kurşunlanmış (havali tüfekle vurmuşlar cocugu) gate 13de istanbula bu yüzden gelmeme karari almisti. içlerinden bir kaç tanesi türkiyede yeşil ve yandan beyaz çizgili eşofman altlarinin acaip moda oldugunu, klubun ayni renkli esofmanlarini türkiyede inanilmaz paralar ile satabileceklerini söylese de bu öneri karşıt bulmuyordu.

öteki tarafta galatasaray bayramin 1. günü bursaspor'a bursa'da yeniliyor, sabri'nin babasi sabri'nin kurban kesmediği için bu yenilginin geldiği yönünde bir çıkarım yapiyor, ikinci gün 350 liraya alinan (ama dev gibiymiş) kurban kesilerek bu badire atlatiliyordu.. rijkard'in ücüncü cocugu da dünyaya gelince takim pana maçına hazir duruma geliyordu..

takımlar ali sami yen'e gelmişlerdi ki ben televizyon başında şu aşkı memnu dizisinde hiç birşeyden değilse bile köşkün işçilerini kontrol eden adamdan tiksindigimi farkettim. bir beraberligi hatta bir maglubiyeti tamamiyle onun üstüne yikabilir ve bundan hiç de gocunmazdim.

her neyse, galatasaray elano ve nonda ile oyuna basliyordu. maçın başlaması ile kale arkasinda ultraslan çoşmuş, ama televizyonlari basindaki bir grup taraftar maç boyunca sürecek "kale aglarini yan hakem mi yoksa kale hakemleri mi kontrol ediyor" konulu bir tartismaya girmişti. sahada galatasaray altay kadar bile iyi şekilde topu defansindan çıkaramazken (hoş panathinaikos bir gaziantep belediyespor degil) elano gelip de top istemezken (tüm maçlar boyunca top istemezse insanlar nasil ona pas atabilir ki? ben de buradan elimi kaldirayim pas isteyeyim, kimse bana top atmaz ki. atarlarsa sevinmek yerine korkarim zaten! evimdeyim ulen ne pası?) bu tartisma cok yerinde gözüküyordu bizce. o sirada gol gibi bir şeyler oldu, arda topu ceza yayinin oralara şişirmiş, nonda ile rakip defans oyuncusunun arasindan top sıyrılıvermiş topu önünde bulan mustafa sarp golu de atmiş, vakit kaybetmeden sevinmişti. sonradan anlasildi ki o top aslinda nonda'nin kicina carpmis ve mustafa'yi ofsayta düşürmüş..
http://www.ajaxusa.com/desk/assets/HTC-Panini.jpg
(cocuklar hiç büyümese keşke.. şu tatliliga bak.. )
ilk yari böyle biterken, açık konuşalim sahadaki futboldan çok, sayilmayan golün henüz sayilmadigi belli degilken "nerdesin trikupis gel de kopeklerini kurtar" diyen adam aklimi meşgul ediyordu.. karagunis sert oyunu ile atilacak bir golu daha cok arzulatiyordu ama dedigim gibi elano elini kaldirip top istemekten başka bir şey yapmazsa ne yapabirdi ki galatasaray? arda mükemmel calimlar atip aleni olarak geri dönüşünü bildirirken actigi ortalari degerlendirecek bir hakan şükür yoksa (miss you) taraftar nasil maçın moduna girebilirdi ki?

gökhan zan ilk yarida cikmis yerine emo kid barış oyuna girmiş, gokhan'dan bosalan yere de topal monte olmustu. cisse ve rukavina (bukavina club?) geniş bosluklar bulabilir savunmayi acaip cokertebilirlerdi ki servet ve topal muhtesem bir ofsayt taktigi uyguladilar. volkan şen ve sercan bu taktigi yemekte milyon dolarlik ayaklardan daha basarili olmustu cuma günü itiraf etmeliyiz..

velhasil bir karambol aninda mustafa sarp topu rakibe de carptirarak aglara gönderdi. maçın en heyecanli anı buydu sanırım. yani eger gogsunuzde bir yonca ile maçı izlemiyorsaniz.. yoksa macin en heyecanli 3. ani bu olurdu. bir kere rukavina franco ile karsi karsiya kaldi, digerinde de son dakikada frikik cektiler. ama dedigim gibi bizi ilgilendirmiyor maçın o heyecanlari. bizim rengimiz sari kirmizi..

velhasil bir persembe gecesi daha öyle "hadi sabahlara kadar içerek bu zaferi kutlayalim" diyemeyecegimiz bir şekilde bitiyordu.. galatasaray 1-0 kazanmis, arda mükemmel oynamis, elano aman bulasmayayim da sahit yazmasinlar dermiş gibi oynamis, gokhan zan sakatlanmisti. kisisel tarihlerimize bir şey katmadiysak seneye skorunu bile hatirlayacagimizi sanmiyorum bu macin..

Barcelona 1-0 Real Madrid

Pazar, Kasım 29, 2009 zaman: Pazar, Kasım 29, 2009

-soda varsa içeriz. hatta pellegrino olsun.içimi güzel, lıkır lıkır ,..


          Hatıra bırakmaya değer bir iki enstantane bulma adına, el clasico'nun güzel bir bahane olabileceğini düşünmüştük. "İNİESTA MARCELO'NUN BACAK ARASINDAN PAS VERDİ!!!" Panayır gibi bi maçtan sonra, girizgah olarak böyle kallavi başlıklarla hatta ağzımızı şapırtada şapırtada maç gününü anlatmak isterdik. Lakin sadece isminin hatrına kendimizi mecbur hisseder olduk. Gördüğümüz duyduğumuz kayda değer hadiselerde işte "2 tane bacak arası oldu abi maçta!?" şeklinde zorlama ünlemlerden öteye geçemedi. Şimdi böyle buluşmalar "yaa o 2009da nou camp'taki maç nasıldı be abi??" dedirtecek potansiyellere sahip olması, hislerimizi manuple eden yegane unsurdur. Şunu bunu bodoslama eleştiricek kadar aman aman bir isyan bir yoğunlaşma bile olmadı yenilmiş bünyede. Yok raul niye oynamadı , efendim kaka 90 dakka nasıl sahada kaldı, gol de zaten ofsayt kokuyordu, Guardiola'ya sorsak Ronaldo çıksın derdi yahu( hadi içimde kalmasın bunlar) vs vs.  

        Artık alıştığımız kaliteli kadro-dandik teknik direktör kombinasyonundan dolayı totalde illaki bir başarı yakalanıyor fakat bugunkü gibi kritik maçlarda bir türlü sevindirik olamıyoruz. Barca 10 kişi kaldığı anda bir avuç Madrid taraftarının bile zerre ümitlendiğini zannetmiyorum. Zira Barca 10 kişi kaldıktan 5 dk. sonra Madrid, teknik traktörünün hamlesiyle 9 kişi kalmıştı bile. Ronaldo'nun çıkması başka(10 kişi kaldık) , Benzema'nın girmesi bambaşka oldu(9kişi kaldık).Son 20 dakka Topu Barca'ya vermeden , o orta sahadaki yayın barca kalesine yakın tarafında 2-3 pas yapıcak, ortalama 2 dakikada bir ara pası, frikik,orta ,şut, korner kısacası tehlike yaratacak bir madrid izlemek isterdim. Ama orta sahanın bahsettiğimiz tarafında bahsettiğimiz türden oyunu kıvırabilecek adamlardan ziyade, civan gibi forvetler diziliverdi. Ümit bağladığın bir tek insan evladı Kaka'da başından sonuna kadar Elona'ya özenince (10 numara giyip ekseriyetle toptan uzak durmak) o civan gibi forvetler hangi pası alıpta hangi golu atıcak peki diye sormak istedim.(bkz: gs-hamburg son 10dk.) Yani şimdi ,yenmek yenilmekten öte,böyle yaparsanız güzel futbol olmuyor arkadaş. Yazık günah millet sinemalarda doluştu şu münazara için.

       Ha bide Raul bu günlerde yaşı başı itibariyle bir takım rekorları tıkır tıkır tazelemekle meşgul. Hatta 4-5 hafta önce yedek kaldı. sonraki hafta yine yedek kaldı. İşte o hafta "raul 2006dan beri ilk defa 2 hafta art arda yedek kaldı" diye bangır bas haberler olmuştu. Raul o gün bügündür halen yedek kalarak bu alandaki rekorunu da 6 maça çıkardı. Valdano'dan ricam, bize Raul'a sergen muamelesi yaptırmasınlar. "bu takıma koy Raul'u, oynamaz mı aga? " dedirtmesinler. Sonuçta 5-3 yada 3-2 değil de 1-0 yeniliyorsan sebebi gol atamamak olur. 

ankaragücüne dair ve gökçek familyası

Perşembe, Kasım 12, 2009 zaman: Perşembe, Kasım 12, 2009

soyle bir terslik var, bu gökçek tayfası futbolu da siyaset gibi gorduler. daha az ciddi, insanlarin cok konusup yaptirimda bulunamadigi, ciddiye alinmayan insanlarin çok fazla oldugu bir ortam sandılar heralde.. ama kazın ayagi oyle degil işte, futbol dünyası bu yer kürede en güclü yapinin oldugu, yaptirimlarinin yaptirim oldugu, medyasindan içindekilere kadar cok ciddi bir şekilde işletilen bir düzen..

farzi misal.. hangi uluslarasi kuruluşun sözleri fifa kadar ciddiye alinir ki? el beşir'in durumunu daha yeni biliyoruz, uluslarasi ceza mahkemesi adama alenen ceza vermişken, adam elini kolunu sallayip gezebiliyor.. oysa ki aynı şeyi futbol dünyasında yapsin bakalim. hiç bir klubun kapisindan adim atabilir mi? hiç bir uluslarası musabakayı izleyebilir mi? israil'e tüm bm karşı çıkarken, israil'in dinleyebilecegi tek bir kuruluş oldugunu daha onceden belirtmiştim, eğer ki fifa bagli olsa birleşmiş milletlere ve dese ki "mezalimi durdurmadan hiç bir uluslararasi musabakaya dahil olmayacaksiniz" israil o vakit çekilirdi işgal yerlerinden..

http://www.365gunspor.com/resimler/habergorsel/gokcekdogumgunu2b.jpg
işte böyle bir ortama daldi melih gökçek ama farkinda degil. işler siyasetteki gibi "ben yaptim oldu" ile gitmedigini ogrenmesi gerekiyordu ankaraspor macerasinda. ama anlasilan ögrenmemis, ve ogrenmeye de niyeti yok. hikmet karaman ve futbolcular çok güzel bir şekilde ararlarsa haklarını ankaragücü'ne önce transfer yasagi gelebilir sonrasinda da futbolcularin lisanslari iptal edilip amator takimla sahada yer almalari saglanabilir. federasyonun bu konuda yetkisi var. ve melih gokcek ve sülalesini bir sezonda dahil olmaya calistiklari turk futbolundan temizleyebilirler.. zira futbolda eşkiya'ya yer yok. chelsea'ye bile transfer yasagi koyabilen futbol dünyası seni ezip geçer melih. emin ol!

Galatasaray Eskisehir maçı olayları

Pazartesi, Eylül 28, 2009 zaman: Pazartesi, Eylül 28, 2009

Resim

eksi sozlukte kent yorumu nikli arkadastan tekzip gelmiş:


"selamlar..

olaylarda varmıydınız bilmiyorum ama..
eskişehir otobüsünden inen kitle meşle sokağın altına gelip yukarıya taş fırlattı.. sonra koşunca geriye takılan vitesler eşliğinde gayrettepe polis karakolunun içine sığındılar.. o an bile taş fırlatmaya devam edip geri çekildiler.. isteseydik çıkamazlardı ordan çünkü karakolun içine kadar girdik. otobüsten inip deplasmana geldiklerinde giderleri varsa atarlarıda olucak yada paşa paşa gelip gidecekler.. biz barışa en sadık tribünüz ama kendi mekanımızda ezilmeyiz. sonra gelen3 otobüs aşşağı dahi inemedi. eğer inipte artistik yapmasalardı hem kaçmak zorunda kalmayacaklar hemde taşlanmayacaklardı. bu alemi efendi gibi kovalasalar çok daha iyi olur çünkü ikinci devre eskişehirde de kaçmak zorunda kalabilirler.

yani kimse gidip durup durup dururken taş atmadı. ilk inen küfür eden ve taşlayan sonrada kaçan onlardı.

saygı , selam.. sağlıcakla.."

2009 galatasaray eskişehirspor

Pazar, Eylül 27, 2009 zaman: Pazar, Eylül 27, 2009

haber baslik
(simdi söyle, nerdesin sen? oldu mu bırakıp gitmen?)

her zaman bir takim olur. sezon basinda fikstur'ü eline aldiginda "ulen bu takim ariza cikartir" dersiniz.. kocaelispor ligten düştügünden beri bu görevi ele alacak bir takim var o da eskisehirspor.. galatasaray 6 da 6 gitgigi bir sezonda, fenerbahce dün 7de 7 yapmis, besiktas öglen vakti seyircisiz ve futbolcusuz macta ankaraspordan 3 puan almisken, ali sami yen'de nonda'nın attigi ve franco'nun yedigi golle, eskişehir ile 1-1 berabere kaliyordu..

maçtan evvel istanbuldaki eskisehirliler gomleklerinin dügmelerini acip altindan formalarini cikartiyor, sehre eskisehirden gelen eskisehirler ise "vay vay vay" diyerek sehri nevizade bira içerek övüyorlardi. mac saati yaklasirken eskisehir taraftar otobusu taslanmis, hatta eskisehir takim otobusu bile degil galatasaray taraftari olmaya, galatasaray kulubunde sandalye bile olmaya layik olmayan insanlar tarafindan taslaniyordu..

haber baslik
(dünyada bir kaç kulup taraftari ile bu kadar iç içe olmaysa çalışmakta. bu bence mükemmel bir gelişme, her zaman biz futbolcularin isimlerinin yazildigi formalari giymeyecegimizi, onlarin da bizim isimlerimizi sirtlarina yazabileceklerini çok güzel bir şekilde gösteriyor bu foto)

ümit karan aylar sonra ali sami yen'e cikiyor, koray'i kistirarak "abi burdan gidiyorum, kenardan firladi bu. böö falan yapiyo korktum anasini satiim "napion olm sabri" dedim" seklinde anilarini anlatiyordu. galatasaray taraftarlari ısınmaya çıkan ümit orada yokmuş gibi davraniyor, geçen sene vefat eden amigolari alpaslan dikmen i baris manco'nun tipik "sevgilim öldü" (diger aynı konsepteki bir kac sarkisi icin bkz: bugun bayram, nerede) konseptli sarkisi "unutamadim" ile aniyorlardi.. bir amigo'nun resmi olarak kulup tarafindan böylesine anilmasi acaip hoşuma gidiyor benim açıkçası. bu takımın futbolcuların değil, taraftarların olduğunu göstermekte bence..

her neyse saatler 20:00'ı gösterirken ali sami yen'i dolduran taraftarlar ekiplerinin hareketli,konuşur, koşar halde, fotograflarının canlı hallerini görmek için sabirsizlaniyordu. ayhan takim arkadaslarini "abi konusun birbirinizle, bagirin icabinda "arkadaşım lütfen bana pas atabilir misin?" diye uyarin" diye gazlarken hakem cüneyt çakır maçı başlatıyordu..

galatasarayda elano ve baroş yedekken arda ve nonda keita ve kewell ileri dortluyu, ortayi mustafa ve topal, arka beki de sol bekta ugur sagda sabri ortada hakan balta ve servet olusturuyordu. eskisehirspor 3 lü bir forvet hattini mehmet yilmaz, youla, burak ve ümit karan ile oluşturuyor, ümit'in tüm "hocam 4 forvet işte" itirazlarina karşı riza hoca "seni sayma!" diyerek olayi örtbas ediyordu.. daha maçın başında servetin bir hatasi ile ümit karan kale ile çaprazdan karşı karşıya kaliyordu ama bir şey olmuyordu.. 17. dakika civarinda mustafa sarp birden iveşa ile karşı karşıya kaliyor, eski açık'ın çatısına elini kaldirsa degebilcekmiş gibi duran iveşa topu çıkartıyordu..

haber baslik
(ümit karan ve sakal şeklindeki yaşam formu yine gol atamadi)

maç ortada gitse de galatasaray takımı savunmanın gerisine attigi toplari degerlendiremiyordu. eskişehir'in bir kaç atagi da saga sola bakan taraftarin gözlerinden kaçıyor oyun 38. dakikaya girerken 0-0 gidiyordu.. tam bu dakikada mustafa'nin "kime pas aticam ben" cemkirmeleri icerisinde keita topu sahanin tam ortasinin saginda aliyor, "of o ne dönüş be" dedirten bir dönüşle topu önüne aliyor, tam taç çizgisinin üstünde sürdügü topu ceza alanina actiginda eskisehir defansi topu atinca keita fransizca "recevoir, jettent aussi" diye bagirmasina kalmadan nonda golu atiyordu.. ali sami yen'e florya plajindan getirilen kumlarin arasinda top aglara giriyor galatasaray ilk yariyi 1-0 önde kapatiyordu.
Galatasaray - Eskişehirspor (TSL 7. hafta) / 3
(devre arasinda tribunlerdeki kadinlar iceceklerden uzak durmaya calissa da, 70. dakikaya dogru 2 kadinin "bana bir şeyler oluyor" diyerek bayilmasi dikkat çekti)

devre arasinda eskisehirli taraftarlar ile galatasarayli taraftarlar arasinda tezahurat çalma üzerinde bir entelektüel tartisma yasanirken, 15 dakika ersun yanal'in vikviklamalari arasinda geçip gidiyordu.. ikinci yari baslarken arda içinden "2 kişiyi calimlamadan pas vermeyecegim, 2 kisiyi calimlamadan asla" diye tekrarlarken, eskisehirsporlu sanırım youla'nın şutu hakan balta'ya çarpiyor, francoyu kontrada birakan ve boşa çıkan topu mehmet yilmaz aglara gönderiyor, akabinde çocuklar gibi seviniyordu.. tribunlerde tipik "şampiyon oldular! sanki sampiyon oldular bu kadar seviniyorlar!" cemkirmeleri gelirken galatasaray bu dakikadan sonra duruyordu eskisehir spor burak ve ümit'i oyundan cikartip tek forvete dönüyor galatasaray nedense doldur boşalt gibi bir şeyler oynamaya basliyordu. mor formalilarinin mor suveterli teknik direktoru rijkaard oyuna aydin ve baroş'u aliyor tercüman mert çetin'in halt yemesi oldugunu düsündügüm bir sekilde, ugur sol kanatta, balta ortada, keita sagda arda ortada, servet forvette, sabri de hakem olarak oynuyordu..


Galatasaray - Eskişehirspor (TSL 7. hafta) / 15
(büyük futbolcular, 1 maç kötü oynayabilir, 2 maç da kötü oynayabilirler ama 3. maçta muhakkak iyi oynarlar. onlari büyük yapan budur. arda ise daha ne yazik ki büyük bir futbolcu olduğu anları keita'nin sirtindayken yaşıyor şöyle büyük bir forma bulsa "yarisi arap yarisi beyaz, büyük futbolcuyu kim görmek ister, aman hamileler görmesin çocuklari düşer" diyerek kumpanyalarda iş yapabilir)


son dakikalarda keita karate kid'den ögrendigi bir şut ile topu aglara göndermeye calissa da top aglara gitmiyor, galatasaray antalya spor'un 3 puan kaybettigi bir haftada berabere kaliyordu..

hülasa enfes bir musabakada istanbulun mor aslanlari 2 puani sahaya cikan onbirin garipligi, arda ve kewell'in form düşüklüğü, aydin gibi sonradan oyuna giren bir oyuncunun kiytiri oynamasi ile birakiyordu.. bunun yaninda riza çalimbay gerek ilk dakikalarda enerji varken ilerde yaptigi presle (galatasaray'i bu sene şansı olmadan durdurabilecek tek takim cigerli bir takimdir) gerek ikinci yaridaki basarili kapanmasi ve el sakasi ile muhtesem bir gece sunuyorlardi bize.. çok temiz çok güzel bu maçta ümit karan'in kulubede sari kart yemesini de es gecmek istemiyorum.. o mutualist yasadigi topsakal gorunumdeki canlidan vazgecmedikce gol atamayacak gibi gözüküyor (bu arada muhtesem tatli,kendi degisiyle kocaman olmus bir evladi var kendisinin.. allah anali babali büyütsün)

2009 panathinaikos galatasaray maçı

Perşembe, Eylül 17, 2009 zaman: Perşembe, Eylül 17, 2009


(iyi yolculuklar kardeşlerimiz, paris ve apostolis)



maçtan önce bira içmek : 10 euro ıslandığı için beline bağladığın ama oradan düşen tişortun: 20 euro takımının 3 gol yediği maçı izlemek: 35 euro birlikte tezahurat ettiğin, 3 gün önce ölen tribun arkadaşların için 13 dakika susup sonrasında şarkılar söyleyip, onların adına yazılan afişi tutmak: paha biçilmez..

mastercard taraftarlardan para kazanmaya başladığı gün böyle bir reklam yapabilirdi sanirim. uefa kriterlerine uymayan cehennem "Apostolos Nikolaidis stadının" 13. kapisindan girmemişti yoncalar belki ama, bu saygın adamlar ayin 14'ün bir trafik kazasında ölen kardesleri için kocaman bir poster yapip üstüne "iyi yolculuklar kardeslerimiz, paris& Apostolis" yazmıslardı. Galatasaray takımı da süper bir incelikle maça "acınızı paylaşıyoruz" posteri ile çıkıyor, daha ilk dakikadan yunan kardeslerimizin kalbini kazaniyordu. Tabi futbol bu kalp kazanmak adına yapılan bir spor değil. maçı yağış altında, ve garip bir atmosferde galatasaray kazanıyordu.

(yoncaların antrenoru ile galatasaray'ın antrenoru eski kanka olduklarindan rijkaard'ın selamun aleykümüne, ten cate aynen "ve aleyküm selam" diyerek karsilik veriyordu)

Böyle zamanlarda insan bambaşka şeyler istiyor açıkcası, platini heysel'de ölenler için, o penaltıyı atsın istiyor, kamerun'a vivien foe için kupa verilsin, alpaslan dikmen için galatasaray şampiyon olsun istiyor.. ama işte futbol kalp kazanmak için oynanmıyor..

velhasıl düdük çalındığı an tüm dünya sorunları, cem garipoglu dahi, unutuluyor ve yeşil cimde kamuflaj giymiş panathinaikos takimi ile galatasaray'in mucadelesi 6 hakem'in gözetmenliğinde başlıyordu. şahsen ben kendimi sınav zamanı haddinden fazla hoca'nın başlarında durduğu lise son ögrencileri gibi hissettim. hatta bir an orta hakem'in baroş'u daha önceki hakem'i aldatmalarından dolayı yerinden alıp "sen, hakan baltanın yerine geç, hakan balta sen baroş un yerine" şeklinde yerlerini değiştireceğini bile düşündüm.


(bu iki takımın kaderi ortak, ikisinin de avrupa basarilari var en büyük rakiplerinin yok, ikisinin de paraları yok en yakin rakiplerinin var, ikisinin de stadı yok olimpiyat statlarında rezil oluyorlar)

.bu düşünceler içerisinde, henüz 5. baroş'un sol taraftan yerden ortaladığı topu, marinos adli bir levent "ay aman" diye uzaklaştırmaya çalışıyor, top elano'nun önüne düşünce, brezilyalı cezayı kesiyordu..

ilk yarının bundan sonrasinda baroş bir iki gol kaçıracak ama genel olarak, bank asya ligi'nde tipi yüzünden hiç zorluk cekmeyecek olan "Salpingidis" bol bol ofsayta düşecekti. saclari seyrelmiş, hafif gobekli bu golcunun ismini saffet yap aynen kardemir karabükspor'a monte et, 1 hafta sonra karabük'ün yerel gazeteleri "gol makinesi saffet, taraftara soz verdi" diye haber yapsinlar.. ilk yarı böyle biterken leo franco arka taraftaki yardımcı hakemi lafa tutuyor "şimdi misal veriyorum, misal olsun.. misal top geldi carpti sana ama yani mesela.. girdi kaleye o gol oluyor mu?" şeklinde sorular soruyor, soruları ikinci yariya cikana kadar bitmiyordu.. "mesela şimdi ben sana carptim diyelim görmedim, noluyo o?"


(kulakliktan zeki müren "gok yüzünden yalnız gezen yıldızlar, yer yüzünde sizin kadar yalnızım" dese nasıl hislenir, nasil aglar o kale arkasi hakemi)

ikinci yarının başlama dudugu calmisti ki santrada topun olmadıgı farkedildi. top gelince galatasaray bu sefer oyuna baslayabiliyordu. her gecen dakika panathinaikos taraftarları daha cok ciplaklasiyor ama daha ikinci yarinin başında baroş'un elano'nun pasi ile kaleciyi de çalımlayıp attığı gole değil gate 13, amigo orhan bile engel olamazdı sanırım.. arkasından 1 on dakika sonra galatasaray sabri'nin sevdiği noktalardan bir serbest vuruş kazanıyor, topun üstünden keita atlıyor, yarim dakika sonra pana'li oyuncuların
"noluyor?" bakislari altinda elano topa vuruyor, top defans oyuncusuna 35 metreden carpip kaleciyi yaniltip aglara giriyordu.. galatasaray 3-0 a ulaşmış, `gate 13` kendi kalecisini isliklamaya baslamisti ki topun da canının olduğunu bir kez daha idrak ettik. bu gün topun canı panathinaikos golu olmak istemiyordu. şutlar kaleyi sıyırıyor, direkten dönüyor, franco çok şık kurtarışlar yapiyor, girmiyor da girmiyordu.



galatasaray bu arada baroş ile kaçırmaya devam ediyordu. maçın başında "15 dakikalik emre" sakatlanip oyundan cikinca ugur oyuna alinmis, arda ve barış değişiklikleriyle de nonda yine oyuna girememişti o yüzden baroş kaçırıyordu işte.. 78. dakikada panathinaikos'lu golcü saffet bu kez ofsayt'a düşmüyor ve franco'nun solundan topu aglara gönderiyordu. meşaleler yakiliyor, kaleciyi yuhlamalar bitiyordu ama panathinaikos 2. ve 3. golu bulamayarak kendi sahasinda avrupa ligine kötü bir başlangıç yapıyordu.


(soldan saga, ugur, caner, serdar, barış, nonda, arda... evet nondayi sadece zekiler görebiliyor!)

hülasa galatasaray'i zorlayacak, büyük rakip daha gelmemisti. godot'u bekler gibi bekliyoruz o rakibi.. gelsin de şöyle bir maç yapalim, bir heyecanlanalim, aman diyelim gol atamadik berabere mi bitecek, "son dakikalara dikkat etmeli gol yersek kötü olur" diyelim, hakem'e (6 sından birine) "hakem bitiiiir" diye bagiralim.. ama işte panathinaikos da o arzulanan degilmiş.. gilberto silva kötü bir futbolcuymus, cisse bu takimin olmazsa olmazıymış.. (hakan ünsal'a kocaman selam ederim)




bu arada maçın fotografları milliyet.com.tr den ve bi yunan sitesinden. unuttum şimdi hangi site olduğunu. kaldı ki bana kızacaklarını sanmıyorum..

Bizi sevenleri üzmeyelim baba

Cumartesi, Eylül 12, 2009 zaman: Cumartesi, Eylül 12, 2009

http://1.bp.blogspot.com/_1U7QTd6LqMI/SS7xQrJCX2I/AAAAAAAAESY/I0cf6390ie4/s400/FilmTacsizKral.jpg

galatasaray kulubunun, metin oktay'in 18 ölüm yıl dönümünde, onu anmak için çıkardığı atkı ve tişortlerin üzerinde yazan repliktir bu. muhakkak ki bu lafın ne olduğunu, neden söylendiğini bilmeyenler olacaktır bu dünyada. o yağmurlu istanbul gününde, bir öğleden sonra tofaş marka aracinin hurda görüntülerini de hatirlamayanlar olacaktır,..

1957 yilinda fenerbahçe ikinci başkanı müslüm bağcılar metinle bir gazinoda buluşur. bi çek uzatır metin'e, "rakamı sen yaz metin" der "yeter ki fenerbahçe forması giy".. metin oktay ise tok olmuştur her zaman paraya, izmirspor'dan da "ya ben ya galatasaray" diyen zengin kızı sevgilisini bırakıp gelmiştir zaten, anında verir cevabi "bizi sevenleri üzmeyelim baba, bizi sevenlere ihanet etmeyelim"

böyledir metin oktay.. ajda pekkan ile "taçsız kral" filminin setinde tanışıp, aşk yaşamaya başladıklarinda, gündüz kılıç tarafından kadro dışı bırakılıp, izmir'e geldiğinde de mersinlili cocuklar kendisinden imza istediğinde kagit bulamayip para cıkartıp onu imzalayan, transfer taksidini aldığı gün, bebek'te turgay (şeren) ile birlikte yürürken gevreklerini denize düşüren bir gevrekçiye tüm transfer taksidini çıkarıp veren de metin oktay'dir...

yıllar sonra futbolu biraktiktan sonra, galatasaray fethi heper için metin oktay'i gönderir eskişehir'e. fethi "ben eskişehirspor'a söz verdim kral, onlar benden cok şey bekliyor aynı durumda sen galatasaray'ı bırakırmıydın?" der, metin tek bir söz söylemez, öper anlından fethi'yi döner geri.. herşeyden önce sevenleri üzmemektir esas..

son olarak 2002 tarihli hakan dilek kitabi "işte öyle bir şey"'den:

babasının ölümü ardından evliliğinin bitişi moralsiz bırakır metin'i. bunlar yetmezmiş gibi bir de askerdeyken kamp dönemlerinde birliğinden alınan izinler dolayısıyla dokuz gün erken terhis olduğu savıyla paşakapısı cezaevi'ne konur, insanın burnuna kötü kokular geliyor. neyse... kral burada "hayatı tanıdım" dediği bir 45 gün "yatar." erken terhis edildiği 9 günün hatırına. çıkışta takımının karagümrük'le oynayacagı maçın kampına katılı maç sabahı gündüz kılıç odasmdadır: "biliyorum çok yorgunsun ama dışarıda binlerce taraftar seni istiyor. çıkıp verebildiğini ver. sen bize çok maç kazandırdın. seni hasretle bekleyen bu seyirciye ne olur bu saygıyı gösterelim." baba'ya "hayır" diyebilmek mümkün mü? çıkıp 3-0 aldıkları maçın iki golünü attı metin.

2009 cimbombomum özel maç yazisi

Cumartesi, Eylül 12, 2009 zaman: Cumartesi, Eylül 12, 2009

asagidaki yazi fanatik maç yazilarinin uslubunda yazilmistir, hatta direk 90larin ortasinda cikan cimbomum dergisi uslubunda yazilmistir.. rahatsiz olacaklardan simdiden özür dileriz, makaraya alip "futbolu boyle gorenler ne kadar da zavallilar aslinda" diye okursaniz mutlu oluruz.. daha altinda esas besiktas maci yorumu var..

(başkanımız taçsız kralımız metin oktay'in atkisi ile poz veriyor. bu atki galatasaray storde sadece 25 lira hadi koşup alalım!)
ne yagmur ne sel ne milli takim farketmez cimbom koyar affetmez! cimbomumuz bugun bazuka baroşumuzun 2 golu ve sarp mustafamızın 1 golu ile ilk kuşunu avladi 3-0...

aslında maçtan evvel kimsenin umrunda değildi futbol. baroşumuz milli takimda 4 gol atmiş, keitamiz 1 gol atmiş kime ne? sulak günler geçiriyorduk, ve insanlar eğlenmek yerine en başından üzülmemeye çalışıyordu. futbol topundan çok kum torbaları samimi gelirken insanlara, ali sami yen, yürekli "evimi basarsa su bassin galatasarayim kartal'a koysun da" diyen 25 bin kusur kişi ile yine de doluyordu. ölen ölmüş, basan dere basmış, kurak statlar yine de bize kalmıştı.maçtan yarım saat evvel futbolcular sahaya çıkarken bundan 18 sene evvel ölen(1 yaklaşık olarak. zira 13 eylüldür ebedi kral'ın ölüm yıl dönümü) taçsız kralımız metin oktay'ın resminin basılı olduğu tişortler ile sahaya çıkıyor ve ellerindeki pankartla metin oktay'ı anıyorlardı. bir baroş, bir keita bilir miydi, anlar mıydı izmirli'nin dediklerini, "bizi sevenleri üzmeyelim baba" lafinin ne büyük bir laf olduğu idrak edebilirler miydi bilinmez ama o gri tişortlerle tribune koşuyordu futbolcular. gima'da ramazan dolayisiyla çok bira içilmemiş, eski açık'ın üstüne bir dam gelmiş, tribunde "abi vodafone'un şeysi çöktüğü için bedavaymiş bugun aramak, ama işte çatıdan çekmiyor ki telefon!" geyikleri dönmüş, saatler 21'i gösterir olmuştu. başkanımız adnan polat tüpçü başkan ile poz veriyordu 25 liraya galatasaray storumuzada satilan atkiyla.

turktelekom'un çocuk portalina üye olan 22 tane cocuk futbolcularin ellerinden tutturulacak, maça öyle çıkılacaktı ki,sabri galatasaray formali bir arkadasin elini cocuk diye tutuyor "abi ben fotografciyim" ikazini alan sabri ses cikarmadan cocuklara dönüyordu. kara büyücümüz keita'da çocukların elini tutuyor, sahaya öyle çıkıyordu.

velhasil maç bülent yildirimin düdüğü ile başlıyordu. 5iktaş tam yusuf, tabata, rüştü ile sahaya çıkmıştı ki galatasara korner atışını kullanmaya karar verdi. gima tarafindaki kaleyi rüştü almıştı ki, arda mustafa denizli'nin alsancakta attığı gollerden birini atmaya çalışıyor, top rüştü'nün "anasını skiim!" bakışları arasinda arka direğe iniyor, sarp mustafamız da oradan gelip golu atiyor sonra da ali sami yen'de görülen en kötü gol sevinçlerinden birini yapıyordu... bu sezon sihirbaz ardamiz kornerleri kullandigindan beri rakiplerimiz 3 korner yerine 1 penaltı olmasını tercih ediyorlardır sanırım.
http://i.milliyet.com.tr/SonDakikaHaberGaleriler/2009/09/12/fft15_mf371141.Jpeg
(mustafa sarp'in aksine kara büyücü keitamiz golden sonra böyle seviniyor "feneri de beşiktaş gibi yiyeceğim" diyordu)

işte mustafa denizli'nin tüm planlarinin puf diye uçtuğu an bu andır. sonrasında beşiktaş saldırıyor, kaptan ardamız milli maçlarda yediği dirsekten dolayi mor gözle etkisiz oluyor, özellikle serdar'ın eh işte oyunu besiktas'a ilerde çok etkin olma şansı tanıyordu. ama galatasaray defansı ve kaleci leo franco aynı türküyü söylüyordu "fincanı taştan oyarlar kartalı da böyle avlarlar!"

ilk yarı galatasaray'in 1-0 lik üstünlüğü ile biterken, ofsaytlarda beşiktaş inanilmaz bir üstünlük kuruyordu. devre arasında çimler hakkinda tribunlerde "insanin yiyesi geliyor" makaralari dönerken, maçın başında açılan "kuş avı sezonu başladı" pankartinin çok eğlenceli olduğu konusunda herkes hem fikirdi.. ayrica mustafa denizli hadi şampiyon yap bizi de de muhabbetlerin içindeydi komiklik olarak.

ikinci yariya beşiktaş tabata ve nihat değişikliği ile başlıyor "abi adam niye satsin ki nihat sakat olmasa!" muhabbeti kapali altta bir kaç dakika "doğru doğru" nitelemeleri ile dolaşiyordu..

60.dakika civarinda baroşumuz oyundan alinacak, kara yılan nondamız oyuna girecekti ki yandan birisi "kara yılan giriyor kara yılan giriyor" diye bağırdı, bunu duyan baroşumuz "yandım allah" koşusu ile ileri cikiyor, büyücü kewel'in arka cizgide arkada sanirim mustafa sarp'a cikardigi topu mustafa sarp plase ile aglara göndermeye calisiyor, rüştü "ah yakaladim, yok iki hamlede kontrol ettim" derken baroş boştaki topu aglara gönderiyor, nonda'ya dönüp "otur len yerine" diyordu.. beşiktaş o dakikaya kadar galatasaray kalesine çok gelmiş, ernst topu eliyle kontrol etmiş, leo franco topu ceza alani disinda ellemiş, yusuf franco'ya uçma pozu verdirtmişti ama nihayetinde topun da cani vardi ve bugun besiktas golu olmak istemiyordu..


(kuş avcısı baroşumuz)

son dakikalarda maestro elano'nun, bügün mükemmel oynayip galatasarayi sirtlayan bizim cocugumuz sabrimiz'in orta actigi yerlerde actigi ama sabri'nin aksine yerine giden ortasini kewell yakin direğe 3-4 metre mesafede tek pasla içeri indiriyor, penaltı noktasi üzerinde baroş sağ ayağındaki topuu sol ayağına geçirip skoru üçlüyordu, kulubede nonda "artizligin luzumu yok" bakislari ile baroş'u süzerken maçtan sonra baroş "valla beşiktaşa koymak benim için de güzel oldu, zaten her sene her sene beşiktaşa en az 2 gol atıyorum, ben atmaktan sıkıldım onlar yemekten sıkılmadı" diyor, yine maçtan sonra açıklama yapan bir taraftar "rijkaard bu takimi 15 haftada sampiyon yapar!" açıklaması yapiyor, arkadaslari tarafindan orucu acmamakla suçlanıyordu.. taraftarlar "şampiyon yap bizi mustafa denizli" diye bagirirken, kuzu rüştü başı önde soyunma odasına gidiyordu..

hülasa galatasarayimiz bu sene şampiyon olacak şimdiden 9 puan fark attik bile kuşlardan birine. diğer kuş da hiç korkmasın onların cezasını da çok acı cektirmeden kesecegiz.

mustafa sarp baroş affetmez
denizli 3-0'i rüyazında bile göremez
galatasarayin eline
bu sene kimse su dökemez

2009 galatasaray besiktas

Cumartesi, Eylül 12, 2009 zaman: Cumartesi, Eylül 12, 2009

Hayat garip bir meşgale. Birşeyleri günlerce planlarsın, her olasılığı düşünür, ona göre önlemler alırsın, kendi yolunu belirlersin, her şey hazırdır, her şey kafanda mükemmel kurulmuştur, ama en başında bir şey olur ve tüm planlar "püf" diye uçup gider. İşte bir gecede daha gördük ki futbol hayata fena halde benziyor, yağışlı bir istanbul gününde istanbulda sihirli bir ali sami yen gecesinde, galatasaray ilk dakikada attigi bir, ikinci yarida attigi 2 gol ve yemediği gollerle 3-0 kazandığı bir musabakadır bugun oynanan.

Aslında maçtan evvel kimsenin umrunda değildi futbol. Sulak günler geçiriyorduk, ve insanlar eğlenmek yerine en başından üzülmemeye çalışıyordu. Futbol topundan çok kum torbaları samimi gelirken insanlara, ali sami yen, su basmayan ilçelerin birinde olduğundani ve evlerini su basmayan 25 bin kusur kişi olduğundan yine de doluyordu. Ölen ölmüş, basan dere basmış, kurak statlar yine de bize kalmıştı.Maçtan yarım saat evvel futbolcular sahaya çıkarken bundan 18 sene evvel ölen(1 yaklaşık olarak. Zira 13 Eylüldür ebedi kral'ın ölüm yıl dönümü) Metin Oktay'ın resminin basılı olduğu tişortler ile sahaya çıkıyor ve ellerindeki pankartla Metin Oktay'ı anıyorlardı. Bir baroş, bir keita bilir miydi, anlar mıydı izmirli'nin dediklerini, "bizi sevenleri üzmeyelim baba" lafinin ne büyük bir laf olduğu idrak edebilirler miydi bilinmez ama o gri tişortlerle tribune koşuyordu futbolcular. gima'da ramazan dolayisiyla çok bira içilmemiş, eski açık'ın üstüne bir dam gelmiş, tribunde "abi vodafone'un şeysi çöktüğü için bedavaymiş bugun aramak, ama işte çatıdan çekmiyor ki telefon!" geyikleri dönmüş, saatler 21'i gösterir olmuştu.

turktelekom'un çocuk portalina üye olan 22 tane cocuk futbolcularin ellerinden tutturulacak, maça öyle çıkılacaktı ki,sabri galatasaray formali bir arkadasin elini cocuk diye tutuyor "abi ben fotografciyim" ikazini alan sabri ses cikarmadan cocuklara dönüyordu.

velhasil maç bülent yildirimin düdüğü ile başlıyordu. beşiktaş tam yusuf, tabata, rüştü ile sahaya çıkmıştı ki galatasara korner atışını kullanmaya karar verdi. gima tarafindaki kaleyi rüştü almıştı ki, arda mustafa denizli'nin alsancakta attığı gollerden birini atmaya çalışıyor, top rüştü'nün "avuta çıkıyor bu!" bakışları arasinda arka direğe iniyor, mustafa sarp oradan gelip golu atiyor sonra da ali sami yen'de görülen en kötü gol sevinçlerinden birini yapıyordu...

işte mustafa denizli'nin tüm planlarinin puf diye uçtuğu an bu andır. sonrasında beşiktaş saldırıyor, arda milli maçlarda yediği dirsekten dolayi mor gözle etkisiz oluyor, özellikle serdar'ın muhtesem oyunu besiktas'a ilerde çok etkin olma şansı tanıyordu. ama galatasaray defansı ve kaleci leo franco aynı türküyü söylüyordu "duriyemin güğümleri kalayli!"(bu noktada bağış erten uslubu yakalamak istedim, "şanı büyük osman paşa" türküsü falan dicektim ki duriyemin gügümlerinin soylenmesini daha eglenceli buldum. servetin falan bu türküyü söylemesi fikri beni benden aldi acikcasi)

ilk yarı galatasaray'in 1-0 lik üstünlüğü ile biterken, ofsaytlarda beşiktaş inanilmaz bir üstünlük kuruyordu. devre arasında çimler hakkinda tribunlerde "insanin yiyesi geliyor" makaralari dönerken, maçın başında açılan "kuş avı sezonu başladı" pankartinin çok eğlenceli olduğu konusunda herkes hem fikirdi..

ikinci yariya beşiktaş tabata ve nihat değişikliği ile başlıyor "abi adam niye satsin ki nihat sakat olmasa!" muhabbeti kapali altta bir kaç dakika "doğru doğru" nitelemeleri ile dolaşiyordu..

60.dakika civarinda baroş oyundan alinacak, nonda oyuna girecekti ki yandan birisi "arap giriyor arap giriyor" diye bağırdı, bunu duyan baroş "yandım allah" koşusu ile ileri cikiyor,kewel'in arka cizgide arkada sanirim mustafa sarp'a cikardigi topu mustafa sarp plase ile aglara göndermeye calisiyor, rüştü "ah yakaladim, yok iki hamlede kontrol ettim" derken baroş boştaki topu aglara gönderiyor, nonda'ya dönüp "otur len yerine" diyordu.. beşiktaş o dakikaya kadar galatasaray kalesine çok gelmiş, ernst topu eliyle kontrol etmiş, leo franco topu ceza alani disinda ellemiş, yusuf franco'ya uçma pozu verdirtmişti ama nihayetinde topun da cani vardi ve bugun besiktas golu olmak istemiyordu..

son dakikalarda elano'nun sabri'nin orta actigi yerlerde actigi ama sabri'nin aksine yerine giden ortasini kewell yakin direğe 3-4 metre mesafede tek pasla içeri indiriyor, penaltı noktasi üzerinde baroş sağ ayağındaki topuu sol ayağına geçirip skoru üçlüyordu, kulubede nonda "artizligin luzumu yok" bakislari ile baroş'u süzerken maçtan sonra baroş "valla arap giriyor arap giriyor dediler, bi garip oldum tabi, hem karim da rüyasinda 2 gol atacagimi görmüş, tabi benim gol atmam değil takimimin kazanmasi önemliydi diyordu." yine maçtan sonra açıklama yapan bir taraftar "rijkaard bu takimi 15 haftada sampiyon yapar!" açıklaması yapiyor, arkadaslari tarafindan orucu acmamakla suçlanıyordu..

hülasa galatasaray hiç bir şey oynamadan, sadece beşiktaş'ın etkili olmasina, gol atmasina engel olarak, ve yeri geldiginde cok net goller atarak 3 puan'i aliyordu.futbol dedigin her maç agresif olacaksin, kazanacaksin demek degil nihayetinde.bazi maclarda bu şekil ayagina gelen firsatlari iskalamamak, ve rakibe pozisyon vermemek ile basarili olacaksin. hepimiz futbol izliyoruz sonucta. devamli agresif futbolla basarili olunsa bucaspor bugun şampiyonlar liginde 2. torbadaydi..(`kemal kılıç`a saygılarımızla)

Maşallah de..

Cumartesi, Eylül 12, 2009 zaman: Cumartesi, Eylül 12, 2009



yeni takım, yeni teknik patron ,yeni başkan,bol yıldız, uyum sorunu falan filan dedik. antin kuntin maçlarda 0-0lık sonuçlar , 1-0lık kısır malubiyet yada gelibiyetler olabilir dedik. Bütün bunlar olsa da bişey demeyiz dedik. Sonuçta artık o formanın yakışmadıgı bir adamı sahada görememek de güzel bişeydir dedik. Amma lakin ki , harcanan 300milyon mudur , yoksa Casillas'ın kirli sakalı mıdır? ugurlu gelen şey nedir tam bilemiyoruz. Bilinen şey, bismillah ilk 2 haftadan 3er 3er sallamaya başladı beyazlılar. Gerçi tarihe baktıgımız zaman, bu beyazlıların şampiyon oldukları sezonlara da ,5. bitirdiği sezonlara da her daim gümbür gümbür girdiğini görürüz. Belkide adettendir olan biten.
Olsun ,maşallah deyin..

2009 türkiye estonya maçı

Cumartesi, Eylül 05, 2009 zaman: Cumartesi, Eylül 05, 2009

(kayseride iftar açılımı)

İnsanların kendi psikolojik hastalıkları varsa, insanların oluşturdukları daha büyük oluşumların, mahallelerin ve devletlerin de kanımca psikolojik hastalıkları var. Mesela ABD aleni olarak devamlı korku altında olduğundan, devamlı şüpheci olduğundan paranoyak bir devlet, Almanya durup durup alakasız bir yerde çıldırdığından `tourette sendromu` sahibi, türkiye'nin de dikkat dağılımı sorunu var. Bir gün kürt açılımı ile doluyor sokaklar, berberler "valla ben açılmayın diyorum denizde cocuklara, basbakana diyemiyorum" diye konuşuyor, öbürsü gün "sınır kapimizi aciyormusuz" a donuyor hadise, cem garipoglu yakalanmiyor, venezuela'da chavez karsiti gosteriler düzenleniyor, adanademirspor alenen komunizm propagandasi yapiyor.. dikkat bir orada bir buradayken gündemine milli takim arasi veren tek avrupa ülkesi biz olmaliyiz. bugun dünya sampiyonu olsak cem garipoglu ile süreya bey bi de yaprak dokumunden ferhunde halay ceker kimse de "evi kondun resmen bravo!" demez. her şey unutulur.

işte bu ahval ve şerait içinde 4-2 biten ve kayseride oynanan Türkiye - Estonya maçından vaziyet ve manzara-i umumiye: ispanyollara iki maçta da yenilmiş, bosna hersek'in 4 puan berisine düşen, fikstur olarak da felaket durumda olan, ama yine de televizyonlarinda milli maçlar yaklasinca onlarca milli takim temali reklam verilen bir ülkeydi Türkiye. Milli maç kayseride oynanınca, memleketin diğer büyük illerinden homurtular yükselmişti tabi. Bizansın cocuklar öfkeliydi bu anadolu açılımına. tüm maçlar istanbulda yapilmaliydi, futbol istanbulda oynanmalıydı.. Eh istanbullular anadoluyu bu kadar umursamazken, 100 sene önce padişah'in umursamamasini nasil anlamiyorlar bilmiyorum. genel bir sorunu bu sanırım istanbul'un. bir olay istanbulda olmazsa o olayin gerçekliğini, ve buna deyip değmeyecegini sorgulamaya basliyorlar..


(estonya'nın 7. dakikadaki golunu voskoboinikov atti (temsili resim))

her neyse maç tüm bu düşünceler altında oynanmaya baslamis, kayserililer iftarlarini yapip stada doluşmaya başlamışlardi ki estonya akdeniz'e bakan kaleye doğru bir atak geliştirdi. ankara malatya otobani tarafindaki kaleye gol atmayi bekleyen 70 milyonluk türkiye halki 7. dakikada kalesinde defans hatasiyla golu görüyordu. golu atan oyuncu soguk bir rus gecesinde paltosu ile dolasan bir gogol kahramani gibi isme sahipti "Voskoboinikov".. stat hoporlorlerinden "golumuuuuuz 8 numara....." şeklinde bagirilmiyor, o taraftarlarin "voskoboinikov" derken telef olmamalari saglaniyordu. maçtan sonra bu sag duyudan ötürü, estonya kayseri elçisi ahmet balaban (her ile estonyali elçi gonderirsen estonyada adam kalmaz, ondan outsourcing yapilmis) stat yetkililerine teşekkür edecekti..

türkiye'nin defansi paspal bir görüntü verse de ilerde müthis adamlar vardi. arda, emre, tuncay mükemmel paslar yapiyor, sercan ilerde alenen henry hamurundan geldiğini gösteriyor, hamit net ortalar aciyor, kazim kazim ise atv'nin yeni yayin dönemi dizileri reklamlari altinda kalip oynadigini türk halkina göstermiyordu. tak elveda rumeli, tak adanali derken adamin futbolunu izleyemedik..(sercan mactan sonra "sagolsun arda abi kaleye vurdu, bana da dokunmak kaldi, benim gol atmam degil mühim olan takimin kazanmasiydi, ama ben de ilk golumu attim tabi haliyle sevincliyim" diyordu)

türkiye baskıyı kurunca, önce tuncay, arda'nın muhtesem statik oyunu ile verkaça giriyor, ve çok şık bir golu estonya aglarina birakiyor, ardindan arda sag kanattan getirdiği topu kaleye cakiyor, kaleciden donen topu 18 içinde sercan tamamliyor ve milli oluyordu. ankara'nin neredeyse tüm kirmizi plakalilari maçta olduğundan protokol kurallari dahilinde bir sevinç yasaniyor, estonya başkanına, sag elin avuc icini gosterip ileri geri oynatan bir kişiye "ayip yenge var adamin yaninda" denilerek uyariliyordu. maç 2-1 olmuş, norveç'ten de gol haberi gelmiş, iddaa kuponlari tutunca bir grup kayserili taraftar mutluluktan ucmaya baslamisti. bu arada ara verilmiş, diyarbakirda polise taş attiklari için içeri alinan cocuklar, stat ışıkları ile büyülenmişlerdi.cocukların taş degil de top atmalarini saglamaya calisan kuruluşa da şuradan selam cakabilirsiniz http://www.ba-ran.com/yetenek-avcilari/
(tuncay bir kez daha, kontagi actiginda tüm takimin calismaya basladigini gösterdi)
15-20 dakika sonra takimlar sahaya ciktiklarinda, türkiye milli takimi devre arasinda tulumba tatlisi yemiscesine agirlasmisti. gobeklerini oksayip "soda var miydi ya?" demelerine az kalan bu kitleye "Vassiljev" golu ekleştiriveriyor, kale arkasinda bir kiz cocugu gol yedigimiz için ağlamaya basliyordu. annesi kizi "bi daha yemicez, aticaz hatta" diye sakinleştirmeye calisirken, gercekten bir daha gol yemeyecegimizi o ufak kiz gorecekti. 8. kornerimizdi ki arda hamit'in açtığı ortanın kaleci tarafindan karsilanamayacagini gördü ve ekleştiriverdi kafayi. 3-2 olmustu bile hemencecik. dedigim gibi defansimiz kötü olsa da forvetimiz amansizdi üstelik kazim'in üstüne dizi reklamlari binmeye devam ediyordu. fatih terim daha fazla buna dayanamayip kazim'i oyundan aliyor, halil kornerden hemen önce oyuna giriyordu.

(kimi kayserili taraftarlar petrol ofisinden alinan takim bardaklari gibi yanyana dizilip objektiflere poz veriyorlardi)
9. ve 10. kornerimizi de attigimizi spiker firat bey ilan ederken (hayir bay firat, profesyonel futbolda 15 kornerde 1 penalti diye bir şey yok. lütfen saymayi birakiniz!) tuncay çok şık vucut calimlari ile penalti noktasinin oradan kaleye şutunu cakiyor ve macin skorunu belirliyordu, türkiye: bosna hersek macindan 3 puan cikartirsan umutlanir - estonya: cok calistik ama rakibin usta ayaklarina engel olamadik.


fotograflar milliyet.com.tr den.

2009 ankaraspor galatasaray

Salı, Eylül 01, 2009 zaman: Salı, Eylül 01, 2009

(i know kungfu)

eski ramazanlar diyince benim hatirladigim, huysuz virjin'in show tvde edepli program yapmaya baslamasi, ismet ay'in cikip meddahlik yapmasi, ve galatasarayli ismi olmayan bir muhabirin ramazanda alinan bir beraberlik sonucunda "takimi hakan sukur sahur'a kaldiriyor, kalkmayanlara baski uyguluyor. romen bratu bile bu yüzden oruc tutmakta. hatta hakan unsal isi abartip oruc tutmayan sabrinin burnunu isirmis o yüzden de futbolcular mecalsiz kalmislar ve oynayamislar" seklinde cikan haberlerdi. ama işte nerede o eski ramazanlar? galatasaray bugun ankarada 11 kisi kapanan rakibi karsisinda cok net bir oyunla 2-0 galip geliyordu..

yenişehir asas stadi irak mekan. hatta oylesine irakki, 87 sene evvel yapilmis olsaydi, muhtemelen bursa milletvekili ismail hamdi bey mecliste söz alacak "efendiler düsman yenikent asas stadinda top oynuyor, meclisi kayseriye tasimanin vakti gelmistir" diyecek, meclisteki ittihatcilar tarafindan da desteklenecekti. hoş ha yunan ha gokcek ailesi. o günlerde yunan ankaraya kadar gelmisken, simdi gokcek ailesi icine girmis bulunmakta. ankaraspordan sonra ankaragücü de derken olay yayiliyorlar. her neyse. ankaraspor sahaya sari formasiyla cikiyor, sirtlarinda ve sag bacaklarinda "ankaraspor" ve "06 ankara" yaziyordu. i.melih utanmasa oralara "buraya bakarlar" yazdiracak formalarin gogsune de plazma koydurup, büyüksehir calisiyor videolari oynatacakti. galatasaray da mor formasi ile cikinca, bu senenin zemheri zurefasi kreasyonlari tamamlaniyordu..

oyuncular cikis tünelinden cikarken bilal caktirmadan arda'ya gidip "abi durumumuz belli saldirmayin" diyip ricada bulunuyor, orda da halden anladigindan galatasaray ilk yarida pek etkin olmuyordu. ilhan cavcav ankaragücü ile birlesecek takimdan kelepir mallar almaya gelmis, "bu aydin karabulut bursaya gitmedi buraya geldi demek, bravo vallahi!" diyerek turk futbolcusunun durumunu ozetliyordu..

mac galatasaray'in ekranin soluna atak yapmasi ile baslamis dedigimiz gibi ilk yarida baki ve ömer'in sahane stoperlikleriyle, galatasarayin cok istekli olmamasiyla, mustafa sarp'in kafasini ve elano'nun klas sutunu cikaran slovak kaleci seneki ile bitiyordu. devrenin sonuna dogru sabri bir orta aciyor, ama ne yazik ki orta bu seferlik yerini bulmuyordu.. oysa hep sabrinin ortalari isabetli olurdu. hay allah..


(baki ankaraspor defansında güven verdi)

ikinci yari olurken ankara'nin galatasaray'a ac seyircisi yeterince galatasaray gorememekten muzdaripti. hoş kimisi dünyada daha cok gok kusagi olmasini da istiyordu ama yine de bir bakima haklilardi. galatasaray mehmet topal'dan baslayarak oynamiyordu. hoş 11 kisi kapaniyordu rakip takim ve galatasaray'in gol atmasi bir duran topa bakardi. ben bu noktada anlamiyorum. tamam baki ömer, sag kanat beki brabec, sol kanadini sabri sarioglu koruyabilir. gol de yemezsin ama arkadas sen niye kendini mactan sonra "cok iyi oynadik, istedigimizi sahaya koyduk ama rakibin usta ayaklarina engel olamadik" deme pozisyonuna sokarsin ki kendini.. 57 de kewell ve nonda baroş ile elano'nun yerine girerken, ardindan keita'nin yerine aydin oyuna girince galatasaray pencesini cikartiyordu. önce kornerden gelen topa ön direkte kewell vurdu, ardindan aydin'in ara pasi ile nonda aglari havalandirdi mac 2-0 olmus, baroş enerji icecegini kutusuna kadar yemis, tribunlerindeki ankarali citipiti galatasarayli kizlar "ay ay ay ay" deme kotalarini doldurmus, ankaranin sonradan oyuna aldigi arap oyuncu kendisi hakkinda ilhan cavcav'a "kumasi iyi, en son kac olur" seklinde konusturmus ve mac sona ermisti..

hülasa galatasaray karsisinda cikip canavar sekilde oynamali insan. 11 kisi sahana kapaninca adam atiyor işte kornerde frikikten golunu mani olamiyorsun ki. ha 11 kisi kapandin bari bir kornerde gelen topa kafa vuraydin. bakiye güvenmeyecek velhasil nihayetinde baki de olsa mercimek..

Hadi bakalım...

Perşembe, Ağustos 27, 2009 zaman: Perşembe, Ağustos 27, 2009

SeriA;
Seri A’dan 3 futbolcu saysak bunlardan bir tanesi muhtemelen Pato olur. İtalya liginin marka değerini sırtında taşıyan önemli neferlerden biri bu delikanlı. Öte yandan bu seneki asıl görevi İbrahimovic yada Henry’i dinlendirmek olacak olan 19 yaşındaki Bojan ,muhtemelen farklı galibiyetlerin rövanşında ilk 11de yer bulabilecektir. Şimdi baktığımız zaman Pato ve Bojan’nın hemen hemen aynı ayarda futbolcular olduğunu görüyoruz. Hatta kimine göre(ben dahil) Bojan daha donanımlı ve daha yeteneklidir.
Hadi biraz daha abartalım. Palmerias’tan alınıp “ulen kimse almasın diye biz aldık ama nerde oynatacaz arkadaş bu adamı” denerek Benfica’ya kiralanan Kerrison’un , SeriA‘da major takımlar dahil yedek kalabilceği bir takım yoktur. Çok aman aman olmamakla beraber 3-5 seneye kalmaz bir Adriano yada bir Fabiano tadında bir golcu olacaktır. Daha Madrid’e sıra gelmeden aradaki fark dramatik boyutlara ulaştı ise vay Berlusconi’nin haline diyoruz. İkide bir Perez’i eleştirmek ,hele hele “piyasayı yukseltiyorr, bir topçuya 90 milyon verilirmi??” gibilerinden mızıklamak yakışmıyor sizin gibi baronlara. Adam efendiliğini bozup “pardon da ronaldo alıyoruz,,kaka alıyoruz,, kaç para verseydik? 10milyon+sabri ‘mi teklif etseydik??” demedi ya ,bir kez daha taktir ettim kendisini.

Premier lig;
Bildim bileli Premier Lig tanrı katına yakın oturur. Mühürü ise Manchester Utd. adında bir futbol klubunun çekmecesinde duruyor. Bu klubun 7 nömrolu formasının nasip olduğu nev-i şahsına münasır üstadlar malumunuz. hepsini bir kenara koyup listeden taze ayrılan ile yeni eklenen arasındaki farkı tartışmaya kalksak, münazara 3 dakka sürmez sanırım. G. Best – B.robson – E.Cantona - D.Beckham - C.Ronaldo – ve M. Owen... evet bildiğimiz Owen. En parlak dönemini ,Madrid’in yedek klubesinde Grevesen ile 1-1 biten viking istilasını ,Solari ile Farkland meselesini çözümleyerek geçiren Michael James Owen. Tabi Ronaldo’nun 7 numara olayında Raul’un kudretine boyun eymesi de aslında başka bi dava konusu.(‘hattini bil hattini’ reklamı güzel olmuş) Bir de Valencia diye yetenekli bi çocuk aldılar ki, bir iki gün önce futbolla pek arası iyi olmayan bir arkadaş “öyle takım yok mu yav ispanyada?? Valencia diye takım var yav ,hayret...” gibisinden bu transferi şiddetle eleştirince ,hak vermek zorunda kaldım. Kırılmasın, gönlü olsun dedim.
Öte yandan, artık Premier lig camiasının önde gelenlerinin ezber yapmış gibi durup durup aynı şeyleri gevelemesini istemiyoruz. Hele hele lig başkanı’nın “100 ronaldo gitse belki ozaman şey olur” açıklaması bambaşkaydı. Şimdi ufak bi hesapla;

Premier ligin değeri yaklaşık 3.2€ milyar,
100 adet Ronaldo,tanesi 95€ milyondan toplamı 9.5€milyar eder,
Hadi toptan aldınız diye 8milyar olsun. 8 >3.2 denkleminden yola çıkarsak, demekki zaten Premier lig’ten 100 adet Ronaldo gidemezmiş.Demekki sen baya bi saçmalamışın. Gitse gitse bir adet gidermiş. Onu da alsa alsa Perez alırmış. Neymiş neymiş? Zaten Dunya’da marka değeri olan yanlızca 2 adet Ronaldo varmış. Onların da bi tanesi şu aralar yaklaşık 105 kiloymuş. Haa ayrıca o da 75 kilo filinta gibi olduğu zamanlarını beyaz forma ile geçirmişmiş.

Diğer açıklamalar da tamamen “premier lig hala en iyi ligtir” , “premier lig yıldızları hala yıldızdır”(??) formatında şeyler zaten. Bir Ferguson ,bir Wenger olmak kolay değil ,yapmayın, yakışmıyor beyler!!. Aslında her açıklamada ki o “hala” baskısı nelerin değiştiğinin kanıtı gibi. Tabi görmeden inanmam diyenler için Cumartesi gecesi Bernabeu‘da “hala madrid!!” seslerine kulak vermelerini tavsiye ediyoruz. Zira Cumartesi saat 21.00’da santrada Benzema ve Raul olacak. Düdükten sonraki 2 sn içinde Benzema topu Raul'a, Raul ise Kaka'ya verecek. Bu sırada Ronaldo eli havada ,sağdan sağdan ,yaldır yaldır... Biraz futbol izleyelim..



**Bahis severlere küçük bir not; bu sene ilk maç dahil madrid maçlarından ekseriyetle kaçınız ,nasibinizi başka maçlarda arayınız. Gassaray üstt ,trabzon 0-2 çifte falan takılın işte, zira William Hill bu sene fazla mesayi yapar. Bu mesai size yansımasın .aman diyim..

2009 altay kartalspor maçı

Pazar, Ağustos 23, 2009 zaman: Pazar, Ağustos 23, 2009

(kartalspor oyunculari antreman yaparken goruluyor (canlandirma))

öncelikle şunu söylemek gerek, futbol dediğin şey 22 tane genç erkegin, ayaklari üzerinde dikilip oynadigi, ve kaleye şut çektiginde golün atıldığı bir oyundur.. hiç lafi uzatmadan söyleyeyim ki 23 ağustos günü izmir alsancak stadında top oynayan 22 genç adam futbolun bu basit kurallarindan haberdar degildiler. kartalspor'lu oyuncular yerden kalkmak bilmedi, altaysporlu oyuncular ise kaleye şut atmanın "batil" bir anene oldugunu dusunup orta yapmayi tercih ettiler..

oysa ki gün iyi başlamişti. tüm ramazan hadisesine ragmen tribunler normal altay kalabaligi ile dolmuş, seref tribununun hemen altinda ise yeni bir tribun acilmis,bu tribune altay'in yoneticilerinin kanımca türk futbol tarihinde verilen en sevimli kararla, izmirdeki yetimhanelerde bulunan yetim cocuklar oturtulmus, hepsine de formalar giydirilmisti. oyle oturtulmus dedigime bakmayin, alenen tüm mac boyunca hopladilar zipladilar, tezahurat ettiler, üstlerini cikardilar, altay'dan gol istediler..

baslama vurusuna bir kac dakika kala izmirde top atilmis, "yunan saldirdi!" sanan bir kısım izmirli disinda oruclar statta da acilmisti. izmir'in gecesi alsancak'in üzerine çökerken, isiklar yeşil cimlere yansiyor, hakemler günün ilk küfürlerini daha ısınırken yerlerken takimlar sahaya şu kadrolarla cikiyorlardi:

altay: kilicarslan, alaaddin keyhusrev(tamam bu konuda saka yaptim), Ercan, Onur , Serkan , Şehmuz , Sinan , Okan , Burak , Musa , Mehmet , Yüksel..

kartal: eski fenerli oğuz, Mesut, Tolga , Yemen , Okan , Samet , Erdi , Ramazan , Göktuğ , Emre , Ali..

kartalspor gecensene ikinci yarida olan maç gibi yine paf takimla sahaya cikiyordu. kartal devamli altay'in karsisina paf takimla cikiyordu zaten. nasil bir denk geliş bu bilmiyoruz ama her neyse.. kartal'in 42 kadar seyircisi tribunlerinde yerlerini aldiklarinda (ki bu arkadaslarin tribun gruplarinin ismi "zombiler" olabilir, zira actiklari pankart "kefen dar gelir, tabutu kırıp da geldik" şeklindeydi), cigdem paketleri acildiginda her sey futbol icin uygundu ve altay maca basladi. liman tarafindaki kale kartal'in tenekeli tarafindaki kale ise altay'indi..
(kartalspor maca bir otobus dolusu taraftar ile gelmisti)

kartal maca hizli baslamis, özellikle sol aciklarinin fuleli oyunu ile altay'in kalesine geliyorlardi. canavar gibi oynuyordu genc cocuklar. 10 dakikada ceza yayinin oradan cok mukemmel bir sut cikiyor, ama selcuklu hükümdari kilicarslan haclilara gecit vermiyordu (tamam yemin ederim son bu) 20 dakikadan sonra kartalli oyuncular yorulmaya baslamis, her pozisyonda yere yatar olmuslar, altay da yavas yavas rakip kaleye yüklenmeye baslamisti. 20. kusur dakikada okan koç çok ama çok net bir şekilde ceza alaninin icinde kaliyor, hakem oyna diyor, 1 dakika sonra okan "bariz penaltiyi vermiorsun bunu ver" diyerek kendini yere atiyor, sari karti da yiyordu. 40. dakikada burak'in sutu direkten donerken ayni dakikalarda sehmuz'un cok net bir kafa sutunu oguz cikartiyordu..

ilk yari böyle neşe içinde hoplaya ziplaya biterken taraftarlar tuvaletin parali olmasi ile yikiliyor "duvara işerim abi o zaman" diyerek bizi cis kokulu gelecegin bekledigini acikca ilan ediyorlardi.. hangi stadin tuvaletleri paralidir acaba? basimizda bir dam yok, ama tuvaletlerimiz parali.

takimlar ikinci yariya cikarken bizim icinde bu sezonun kanser sezonu olacagini müjdeliyor gibilerdi.. burak olsun sehmuz olsun, okan koç'un hic bir ortasina cevap veremiyor, dahasi acilan hic bir orta yerini bulmuyordu. altay gol atamiyordu işte. kanattan orta acinca gol olmuyordu. niye üsteliyorlardi zerre anlamadik. tamam kartallilar her pozisyonda yere yatiyorlardi ama kardesim senin kaleye sutun yok ki! adam yere yatmasa, hadi diyelim kartal takimi sadece kaleci oguzdan ibaret olsa altay gene gol atamazdi. son dakikalarda bir ortadan altay'in 5 oyuncusu gol atmayi denedi, ama topa vuran oyuncusu disinda 4 oyuncusu oguz'un üstüne ciktigi icin gol iptal oluyordu haliyle..

velhasil mac gol sesi gelmeden bitiyordu. sanırım tahir kaptan'i arayacagiz. zira bu fuat hoca zerre güven vermedi bana..

berlino

Cumartesi, Ağustos 22, 2009 zaman: Cumartesi, Ağustos 22, 2009

sanırım berlino, eğer ki sporcular mutlu oldularsa kendisinden, atletizm'de ve spor musabakalarinda yeni bir çığır acacak. zira kendisi 2009 berlin dünya atletizm sampiyonasinin usain bolttan sonraki yegane yildizi oldu. insanlar ciddi ciddi berlino'nun kim oldugunu, neler yaptigini, bir bayan berlino olup olmadigini merak ediyorlar.. insan istiyor ki gidilsin roportaj yapilsin kendisine. bacak bacak üstüne atip cevaplasin sorulari ama tabi bu 1) 2 metrelik bir ayi oldugundan 2) konusamadigindan imkanli gözükmüyor..

bu ayicik her seyi yapior atletizm musabakalari basladingnda beri. ciritle atlamacilarin yaninda dans ediyor, usain bolt ile birlikte koşuyor, engelli koşu atletlerini sirtina alip düşürüyor. ve görüldüğü kadariyla kimse ona sarilmadan yapamiyor.. herkes varligindan acaip mutlu. `melanie walker` popo üstü düstükten sonra gülerek "acaip güzeldi hic bi altin madalyayi bi ayinin sirtinda kutlamamistim, eh tabi önünü göremediginden düstü olur ama oyle cok eglendim" diyebiliyor..

gerci acaip güzel olabilir. galatasaray mesela golden sonra aslan seklinde bir maskotu salabilir ortalara.. denizlide hikaye birden horoza dönüşür. maskotlar cosar etrafta boyle sempatiklik sevimlilik olur.. biz berlinoyu cok sevdik anlayacaginiz.. berlino'nun videolari icin youtube da arama yapabilirsiniz simdi üsendim ben.






2009 galatasaray levadia talinn

Perşembe, Ağustos 20, 2009 zaman: Perşembe, Ağustos 20, 2009

tam da işler süper kötü giderken birden "vurun kardaş vurun namus günüdür" diyen, ama ne zaman ki ortalik duruldu, ne zaman ki mürevveh oldun hir gür cikaran insanlara acilim yapildigi günlerde, osmanli'nin en cabbar oldugu, rumeliden baslayip il kata kata avrupaya yayildigi yillarda bile, eflak ve bogdan beyinin akilci tavsiyesi ile "soguk oralar, yok bi bok gitmeyin hiç, avusturyaya dogru gidin" demesi ile siktir ettigi topraklardan, estonya'dan ülkemize misafir gelen levadia tallinn ile galatasaray'in oynadigi, cok afedersiniz galatasaray'in 5 çaktığı musabakadir.. tarih bunu "valla türkler bunlara hiç ugrasmadi gidem yenem mahvedem diye, onlar paşa paşa kendileri geldiler" şeklinde yazabilir. yazarsa eglenceli olur, nihayetinde tarihi galatasaray yazar...

maçtan evvel günlük güneşlik bir ramazan arifesi istanbul'u kavuruyor, insanlar mecidiyeköy'ün yer yüzü cehenneminde yarin nasil oruc tutacaklarini düsünüyor, orada su börekçinin önündeki bir amca "na buradan 5 kat daha sicak cehennem, 5 kat daha gürültülü. 5 kat olmasa bile 3 kat.." diyip milleti korkutuyordu. maç saati yavas yavas gelirken, karaborsacilar senenin ilk satislarini yapiyor, insanlar klubun internet sitesinin verdigi gazla sari kirmizi parcali formalar ile stat'a dolusuyorlardi. estonyali rakip arkadaslar macin baslama vurusundan 2 saat evvel "stadi gorelim bakalim" diyip yesil zemin'e ciktiklarinda direk heyecan yapiyorlardi. nihayetinde bu adamlar senede ortalama 417 seyirciye oynayan insanlar, bizans ordusunu görmüş peygamber ordusu gibi garip olmuslardi (bkz: mute savasi) birisi saskinlikla tribunleri alkislamis, eski acik tarafindan bir delikanli "olm alkislamak estonyada sizin ben cümlenizi... anlaminda" demiş, bu informasyon ile taraftarlar alkislayan iyi niyetli genci yuhlamislardi..

maç başlamak üzereydi ki soyunma odalarının cikisinda sabri yakaladigi bi estonyali oyuncuya armasindaki 1905 rakamini gosteriyor, rakibin 1990 kusurlu kuruluş tarihi ile ellerinin işaret parmaklarini birbirine sürterek dalgasini geciyor, estonyali genc futbolcu "Kalimullin" daha orada golu yiyordu. sabri musabakaya hizli baslamisti.. galatasaray bu sene gormeye alisik olacagimiz sekilde yine 6 hucumcuyla sahaya cikiyordu. aydin, keita, arda, baros, servet ve gokhan zan'in ileride etkin olmasini beklemisti rijkaard. galatasaray tercümani `mert cetin` mactan evvel rijkaard'i yine yanlis tercüme etmis, rijkaard su isterken birden önünde karpuz bulmustu..

her neyse maca gecelim. galatasaray ilk keita'nin iki golu ile öne geçti.. şahsen ben birinde fener maçına bakiyordum hatirlamiyorum. ikinci golde de duran toplarin usta ismi sabri yine ustaligini konusturuyor, ceza alaninin 3-4 metre disinda kullanilan serbest atista keita vursun diye topu inanilmaz bir şekilde, ama insan üstü bir beceri ile durduruyor, keita ya da işte ancak dokunmak kaliyordu.. tabii ki asist sabriye yazilacakti.. sabri golden sonra teknik heyete bakiyor "aman abi yanlis olmasin, simdi boyle boyle asist oluyor cünkü" diyordu.. levadia kalecisinin ise keita'nin sutundan dolayi eli aciyor, içten içe "ulan yine yedik, madem yicen dokunma, hem dokun canın yansin hem ye.. cig koydurayim buna ben aciyi keser!" şeklinde düsünüyordu..

ilk yari 2-0 keita üstünlügü ile biterken, mikrofonlarimiz cenevreye, baglaniyordu.. fener de orada cakmis, gece türk takimlarinin 2/4 basarisi ile devam ediyordu.. hop 15 dakika sonra galatasaray sahaya tekrar cikti. 55. dakikaydi ki anam noluyoruz hop şişst sesleri altinda baroş yere düşüyor, yerden kalktigi gibi penaltiyi gole ceviriyor, tribunlerin baroş'u iteklemeleri yine ayyuka cikiyordu. allah su galatasaray tribunlerinin agzina düsürmesin ama kimseyi.. dedene tezahurat yapsinlar, nineni minciklasin, babana tezahurat yapsinlar anneni kovalasin.. öyle gaz veren seyirciler olmaz arkadas..

arda uzaktan cok klas bir şut deniyor, baroş çıkıp elano oyuna giriyor, kewell aydin'in yerine degisiyor derken galatasaray arada gol atmaya devam ediyordu. kewell gecen sene benzerini ankaragücüne deplasmanda attigi bir golle maci 4-0 a getirirken, perdeyi kapatan golu, ardanin ortasina 5 pasin hemen önünde çok şık bir kafa vurusuyla levadia'li "leitan" atiyor, estonyadan kalkip gelen, bir ton hotel parasi, kebap parasi veren takima galatasaray utanmadan, arlanmadan 5 gol atiyordu..

velhasil ben yakistiramadim. yillar yili veriyorsunuz gazi "aman türk halki misafirperverdir, gözleme ikram eder, cay icirtir" diye sonra gelene 5, gidene 6.. yakismiyor.. daha 3-4 sene evvel bu talinn'de eurovision vesilesi ile ne dostluklar kurulmuş, ne telefonlar alinmis ne facebooklara eklenmisti. simdi noldu? hiiç. turun kapisini aralamismis galatasaray. aralamasaydi keske de dostlugumuz süreydi, dünya türk halkinin misafirperverligini goreydi.. yanlissam yanlissin deyin..

şampiyon velez

Perşembe, Ağustos 13, 2009 zaman: Perşembe, Ağustos 13, 2009

adamlar parti yapmislar arjantin in hatri sayilir bir gece klubunde.. hep beraber, sampiyon velez, en büyük velez, alkislayin ulen ipneler demisler.. ispanyolca dedikleri icin kafiye tutmus... hey yavruma be..

2009 antep galatasaray maçı

Pazar, Ağustos 09, 2009 zaman: Pazar, Ağustos 09, 2009

(emine için pankar bile yazdi abdi, ama emine veremedi abdi ye bi)

franz kafka'nın bir kitabinda şöyle bir sözü vardir: "çok sıcak anasını satayim".. işte bu muhtesem edebi söz gibi bir perde açılımı izleyecektir antepte. daha persembe'den pazar'a laf atmisti galatasaray taraftari ali sami yen'de: "antep maci saat 1930 da neden?" demişti. işte bu sicaklarda antepte insanlar yeni sezonu aciyorlardi. cumartesi gecesi damdan 3 kisi düsmüs, hastanelerin acil servislerinde tedavileri yapilip, kahvecene kendilerine gülünmüş, kebaplar yenmiş, kamil ocak stadı yavas yavas dolmaya baslamisti.. mactan evvel antepliler arasinda "sicak anasını satayim" diyen bir arkadasin tamamen yanlis anlasilmasi ile ufak bir tartisma cikmis, tartisma ciksa da koltuklari kirip sahaya atsak diyen bir kac genc de amaclarina ulasmisti.. tvlerinin basinda olan seyirciler bülent tulun'un mor formaya mavi forma demesi ile havanin ne kadar sıcak oldugunu idrak edebiliyorlardi..

galatasaray sahaya: leo franco-servet-gökhan zan-sabri-hakan-aydın-ayhan-mustafa-arda-keita-baros onbiri ile cikarken gaziantep gecen seneye nazaran komple degistirdigi forvet hattiyla: mahmut-m.yozgatlı-deumi-julio cesar-olcan-zurita-murat-hakan-tabata-beto-souza .. julio sezarlar ikilenmişti ve yeni gelen julio sezar evet o julio sezardi (şu meşhur olan) baros sabriyle konusup türkcesini ilerlettigini cümle aleme gösteriyor, sabri ise türkcesini pek ilerletemedigini yüz ifadeleriyle belli ediyordu.

(galatasarayli oyuncularin hepsinin ismi bir süre "ülker" sanilmis, sonrasinda olmaz lan öyle şey diyerek gercekler anlasilmisti)

velhasil maç bünyamin gezerin diadora formasini giymesi ile basliyordu. galatasaray kebap sarayinin oldugu kaleye dogru oynayacakti (televizyona göre sol taraftaki kale) maç biraz garip basliyordu. galatasarayli oyuncular onu bunu calimlayip halki korkutuyor, teknik futbolun ötesini sergilemeye calisiyorlardi. zaten cok gecmeden tak diye galatasaray golu arda ile atti..baros tipik olarak sifira inmiş, 6 pas icindeki ardaya topu birakmis arda da geldigi gibi topu aglara birakmisti.. 4 senedir ilk golu yabancilar atarken arda'nin sezonun ilk golunu atmasi çok şık olmuş, tribunlerdeki bir kaç taraftar sıcagin etkisiyle birden mesalelerini yakmisti. bir taraftar sigarasini meşaleden yakmaya calisirken kaşlarını gözlerini yaktigi rivayet olunuyordu..

galatasaray çok şık bir oyun ortaya koyuyor antep ise bir bocalama içine düşüyordu. "ulan 6 yemeyelim" diye prese girişiyordu murat.. fakat galatasaray akin akin gelirken bir korner kazaniyor, kornerden gelen topu ülker adli galatasaray'in yeni futbolcusu aglara gonderiyor, golden sonra adının ülker degil mustafa sarp oldugu farkediliyordu. yeni reklamlar bir süreligine akil karistirmisti tribunlerde..
(antep kamil ocak stadinin bazi yerlerinde yer çekimi yoktu)

20 dakikada 2-0 olmustu bile mac.. o sirada bünyamin gezer, antep'in vahim durumda oldugunu düsünüp molayi aldi. su içen anteplilerden mehmet yozgatli takimi ateslemeye calisiyor, gazi sadece julio sezar aliyordu. sabri su molasinda konusan gruplarin arasina girip "kim? kim? kim yapmis yahu?" diye muhabbeti dagitiyordu..

velhasil aradan sonra 28. dakika gibi julio sezar, simdilik 25 metreden, bir kac sene sonra 50 metreden bir sut cikartiyor, leo franco golu yiordu.. seneler once aynı noktadan atilan bir şut torbali spor macında avuta gitmis, torbali spor kalecisi de "ben oradan gol yer miyim ulan" diye sutu atan oyuncunun üstüne yürümüs ve kirmizi kart görmüştü. işte o macin hakemi bünyamin gezer anilarinin depresmesine ragmen golu veriyordu..

galatasaray'in oyununu bozmayi basarmisti antep cünkü dili bogazina kacar keita dahil mustafa sarp ve ayhan oyundan düsmüstü. mustafa sarp gol atmayi acaip becerebilen ama oyun esnasinda bi ön liberonun yapmasi gerekenleri sergileyemeyen, ya da henüz sergileyemeyen bir oyuncuydu kanaatimce.. ilk yari bu sekil biterken lig tv kameralari soyunma odalarinin kapisina kadar geliyor maç boyunca sinirli olan ayhan lig tv kameralarina "buyur gel içindekini de çek" diyip şortunu göstermek istiyor ama kendisine yakistiramadigi için yapmiyordu..

15 dakika aradan sonra takimlar 89 model station wagon pejo dizel arabasi rolantisinde maca devam ettiler.. (bu sahsim adina efsanevi bi rolanti biçimidir. cok ses yapar ama, hiç bir boka yaradigi yoktur) antep acikcasi biraz daha iyi oynuordu. keita oyundan cikiyor kewell oyuna giriyor, ayhan pek oynayamiyor mustafa sarp ise calima gidiyordu.. arda tam bir alex oluyordu yavas yavas. dakika 83 ü gösterirken de alex gibi oyuna dahil oluyor, nonda'yi süper bir sekilde penalti noktasinin bir kac metre solunda topla bulusturuyor, nonda da yaradana siginip topu aglara gonderiyordu. golden sonra aydin'a bakan nonda, az once aydin in kacirdigi pozisyonu hatirlatarak genc oyuncunun duygulari ile oynuyordu..
(sanirim hayatimda gördügüm en sahane pankarti antepli bir taraftar aciyordu.. bundan daha zekisini seneler once istanbullu bir kiz guns and roses konserinde "dont worry mom i am with axl" şeklinde acmişti)

hop sabri galatasaray'in golüne karsilik verdi.. antepli oyuncunun üstüne cikan sabri penaltiya neden oluyor, antepli oyuncu atis pozisyonunda oldugu icin antep 2 penalti atisi kullaniyordu.. iki penalti da gole cevrilirken mac birden 3-3 e geliyordu ama bünyamin gezer "hastir len" diyerek macin 3-2 oldugunu tabataya soyluyordu..

velhasil son dakikalarda bünyamin gezer'in polis karakterinden dolayi arda'ya gosterdigi ölcüsüz sari kart haricinde bir gelisme olmuyor galatasaray, senelerdir kabusu olan antep deplasmanindan 3 puanla donuyordu.. buradan eski antepli veysel'e seslenmek istiyorum.. "ne oldu?? noldu veysel?? gel kurtar takimini!! hah haaa!!"