2009 galatasaray ankaraspor maçı

Pazar, Nisan 26, 2009 zaman: Pazar, Nisan 26, 2009

bernard shaw’in veya oscar wilde’in konu hakkında mükemmel lafları olabilir. ama yazıya entellik katmaktansa ben alenen kendi lafımı kullanıp olayı bağlamak istiyorum “bir maçta ikinci golü atmaya çekinirsen şey olur!”

maçtan evvel, türkiye 23 nisan haftasını geçiştirmiş, memleketin muhtelif makamlarına el kadar çocuklar oturup büyük adam taklidi yapmış, birisinin de “kinder süpriz’i bedava yapalım” kararı vermeye yüreği yetmemişken, leylekler geri dönüp, enginarlar pazarlarda yerlerini almışken, istanbul ali sami yen stadında oynanıp 1-1 berabere bitmiştir bu müsabaka.

karaborsacılar federasyon aleyhine ileri geri konuşuyor kuş tepedeki bazı kıraathanelerde “federasyona siyah çelenk bırakalım” diyenler bile oluyordu. 2 sene önceki 5 maçlık seyircisizlik hadiselerinin olduğu dönemde çocuklarına bakamadıklarını anlatanlar bile oluyordu. galatasaray kocaman bir bayrak yaptırıp tribünlerin boş olduğunu saklamaya çalışıyor, o afiş’in üzerine de “gs mobile, avea yalnız, şehrin göbeğinde bile çekmediği oluyor” yazmak isteyen afişçiye zar zor mani olunuyordu.

akşam ezanı okunduktan hemen sonar saatler 8’i gösterirken hakem deniz çoban maçı başlatmaya karar verdi. semih defansın bu kez sol içinde oynuyordu ama bülent korkmaz pahalı arabasında çocuğuna direksiyon dersi veren bir baba gibi top her semih’e geldiğinde “semiaaah” diye bağırıyor, çocuğu paniğe teşvik ediyordu. galatasaray rölantide oynuyor kıstırdım mı atarım taktiğini sahaya koyuyordu. çok geçmeden de galatasaray golü lincoln’un kornerinden sonra hakan balta tarafından indirilip barış tarafından ağlara giden golle geliyordu.

bundan sonra böyle bir garip geçmeye başladı maç. nonda gol kaçırıyor sonra aman bana bağırmasınlar diye yere “ayağım ayağım” diye yatıyor, tsubasadaki eric’i bile kızdıracak bir futbol anlayışı sergiliyordu. ilk yarı bülent’ten sonraki tipik galatasaray maçlarında olduğu gibi beklenen, umut edilen, arzulanan son düdük ile geliyor, takımlar soyunma odalarına gidiyordu.

bülent korkmaz’ın soyunma odasında neler konuştuğunu acayip merak ediyorum açıkçası. yani bir takıma çıkıp da “çıkın bildiğinizi oynayın” desen, kewell’li baroş’lu bir takım şu ankara spor’a 3 tane atar, tüm bahisçiler de “sabaha kadar 1 ağbi” geyiğini döndürürler. ama olmuyor işte ikinci yarının ortalarına doğru bülent kankası kel hasan’ı oyuna sokuyor, televizyonları başındaki kimi taraftarlar “bu adam papin mustafa ile de top oynadı değil mi? bereket onu almıyor takıma gol yollarında etkili olsun diye” diyordu. maçın sonları yaklaşmış ankara spor’un bir ortası mehmet topal’ın de sanctis’in bırak demesini anlamaması ile kornere gitmişti. korner kullanılırken barış “benim diyeceksin benim, benim” diyip de sanctis’e ders veriyor, dersin ortasında da galatasaray golü yiyordu.

hülasa bu futbola bu sonuç şaşılacak bir şey değildi asla. şükür ki galatasaray çakma lucescu döneminde başarılı sonuçlar elde edemiyor. bülent korkmaz’a sene sonunda muhtemelen yaptıkları için teşekkür edilecek ve cebine istanbul – tavşanlı otobüs bileti konacak ki tavşanlı belediye spor’un teknik direktörü ile sorunlar yaşadığını herkes biliyor.. ayrıca şimdi kalan beş haftada galatasaray camiasi tarafindan yapilacak muhtemelen hesaplar da yatti da kurtulduk. "simdi biz bu maci alirsak kulaklarimiz ankarada olacak, eger orada 4 gol gelirse sivasin puan kaybetmesini bekleyecegiz, eger o da puan kaybederse chievo'nun bir gole daha ihtiyaci olacak, ha o da oldu diyelim artik caen ile lens mucadelesinden valenciaya yarayacak bir sonuc bekleyecegiz" diyebilirler di ki kocaman rabbim korudu..

2 yorum:

tozlu parkeler dedi ki...

Mehmet Çakır'ın uzatmada kaçırdığı gol Ankaraspor adına tarihe geçme fırsatını tepmesi anlamına geliyordu.
1 hafta içinde 3 büyükleri yenen başka bir takım var mı bilmiyorum. Ankaraspor olacaktı.

depik dedi ki...

tavşanlı belediye hocasıyla mukavele uzatmış diye duydum ben de